gezi olaylarında tünel den başlayarak istiklal caddesi, taksim alanını turalamak. yola ve duvarlara yazılan sloganları okurken dudakta tebessüm oysa içten içe yarılmak.
fişneli ıslak kek yenilen anlardır. deriyi soyduğun an. kabuk tutan yarayı tekrar kanattığın andır. bir yerlerini kanırtana kadar kaşındığın an. en güzelide dersi kaçırdım lo deyip saata bakınca daha çok varmış deyip uykuya döndüğün an. istemsiz bir sırıtma gelir böyle zamanlarda.
böyle sıtüstü denize yatılır. parmak bile kımıldatılmaz. kendi nefesinden başka şey duymazsın. her bir su molekülü emrine amadedir. geceyse yıdızlara, gündüz ise mavi göge dalarsın. uterusta gibi dışardan yaşarsın hayatı.
bak şimdi böyle iki tarafı da yemyeşil bir yol düşün. böyle ağaçlar, çiçekler, böcekler falan. düşündün mü? heh güzel. aylardan da mayıs olsun. binmişsin arabana, takmışsın güneş gözlüklerini, açmışsın camları sonuna kadar, bahar havası ciğerlerine işlemekte. sıla söyler sen gidersin, kafa nereye sen oraya. ama susmayacaksın öyle, sen de eşlik edeceksin şarkıya bağıra bağıra. hafta sonu tabi, iş yok güç yok ertesi gün pazar. yoksa nereye geziyosun azizim otur oturduğun yerde. ha bide unutmadan, yanına sevdiğin birini de aldın mı tamamdır. üstüne bir de bi güzel yemek yersiniz, hayattan aldığın tadı bir de yemekten alırsın. oh ne güzel.
yağmurlu bir günde, sıcacık evinde oturup cam kenarına geçmişsindir. elinde gazeten ya da en sevdiğin yazarın kitabı vardır. büyük bir keyifle okursun. içtiğin çayın yanında bir de taze sıcak sabah poğaçası varsa kimse değmesin keyfine...
varoşluğun bile halden utanıp terk ettiği bir mahallede saçma sapan bir adı olan saçma sapan bir durakta saat akşam 9 sularında iş dönüşü inersin. halinden belli yorgunsun. ama günün en yorucu anı tüm gününü dürüm yapıp yemiş ve hayatının %50'sini sarmaşık gibi ele geçirmiş işin değil. o boktan otobüsün o boktan durağında itiş kakış inişin. sonra kaldırıma attığın ilk adımda karşındaki fırına yönelirsin. mis gibi bir sıcak ekmek koyarsın torbaya. belli ki acıkmışsın. ve eve kadar, lanet belediyenin hiç umursamadığı, kuş bakışı kısacık, ama iniş çıkış ve engebeleriyle 1 kilometreyi bulan kaldırımsız asfaltta yürürken o kıtır kıtır sıcak ekmeğin köşesinden yemeye koyulursun. o ekmekte hayatın tadını bulursun. **