Rutinlerden sıkılmaktır. Her gün benzer şeyleri yaşamak sıkıntı vermeye başlar hele de sevgiliniz yoksa daha beter sıkılmadır.
Yani; bir şeylerin uğruna bu rutinleri çekip, ilerde yaşayacağınız mutlu günleri düşünme motivesi de yoktur demektir.
Buyrun depresyona alalım sizi. Artık manga gibi 'bir kadın mı çizersiniz' yoksa mahzar alanson gibi 'ah bu ben kendimi nerelere atsam' mı dersiniz orası size kalmış.
Düşünebiliyor musun lan, ben sabahın altı buçuğunda işe gitmek zorunda olan birisiyim. Sadece bu bile hayattan sıkılmak için yeterli bir neden. Ayrıca sevmediğim işi yapıyorum. işi sevmediğim halde yeni bir işe geçiş yapamayacak kadar da keyifsizim. Bilirsiniz işte geçişler sancılı oluyor.. Hem kredi taksitlerim ve ödemek zorunda olduğum faturalarım ve ve ve daha bir sürü şeyim var. Tüm bunları bir kenara bırakacak olursak hayatın bana ifade ettiği pek bir şey yok aslında. Hani ne bileyim böyle beni heyecanlandıran bir gelişme bir ışık bir ivme yok. Bildiğin dümdüz bir yol ve ben o yolun üstünde amaçsızca ilerleyip duran bir yolcu.
Gidiyoruz ama nereye amk? Yaş otuza dayanmak üzere, vaziyet kötü. Tarihe not düşelim, bugün pazartesi sabahı ve ben her zamanki gibi yine mutsuzum.
hayatın verdiği iç sıkıntının mutsuzluk olarak yüze vurmasıdır. Yalandan yüze konan tebessümle ruhun içinde kaynayan sıkıntının bastırılmaya çalışılırken durmadan oflama sesiyle dışarı vuran bıkkınlık issi hayattan nefret ettirir insanı. Tek tesellimiz ne zaman geleceği bilinmeyen ölümün varlığı bekliyorum işte.
Bilemiyorum. Hayat beni feci derecede sıkmaya başladı. Nedenini anlatsam. Biraz rahatlasam.
Hayır ! Zor rahatlarım.
Etraf para göz insan bozuntusu yaratıklarla dolu. Bakıyorsun adam namaz kılıyor. Ama her türlü pislik var itte. Kul hakkı yer, adam kayırma yapar şerefsiz. Senin kıldığın namaz yerin dibine Batsın it soyu.
Sonra gel gelelim. Genel olarak insanlar nefret içinde yaşar oldu. Herşey maddiyata dayalı iken, hayattan hem sıkıldık hem bıktık. Bir çıkış kapısı olsa da terketsek şu dünyayı. Bilemiyorum. Hayat sen ne acı bir şey. Eskiden böyle değildik. Yaş ilerledikçe hayat bombok bir hale geliyor.
zaman zaman vuku bulan ama acil çıkılması gereken ruh hali.
hayattan sıkılmanız mümkün değil aslında. olsa olsa "kendi hayatınızdan" sıkılmışsınızdır. onu da iyileştirmek sizin elinizde. dünyada tanışmadığınız milyarlarca insan var. ziyaret etmediğiniz onlarca ülke var. hakkında fikir sahibi olmadığınız yüzlerce kültür var. bilmediğiniz tonlarca bilgi var. okumadığınız binlerce kitap var. yemediğiniz yemekler, dinlemediğiniz müzikler var.
öğrenmeniz gereken çok şey var. hayat sıkıcı değil. heyecanınızı kaybetmeyin yeter.
Şu sıralar içinde bulunduğum durum. Her şey o kadar boş, o kadar manasız geliyor ki...
Sabahın köründe kalk, akşamın bir vaktine kadar bir hiç için çalış, gününü yok et. Okuduğun bölümün torpilsiz hiçbir manası olmasın. Gerçekten sana değer verdiğini düşündüğün insanlar, ansızın sana yüz çevirsin. Herkesin çıkar dahilinde senin yanında olmak istemesi, eski sevgililerin her şey geçtikten bittikten sonra manasız şekilde geri dönmek istemesi.
Her şey midemi bulandırıyor.
Dünya atlı karınca gibi. Hep aynı yerde dönüyor ve aynı yerde son bulacak. Gerçekten yaşadım ya da yaşıyorum diyebileceğimiz tek bir gün bile yok. Bütün insanlar boşa yaşıyor. Boş yere hücrelerimiz yok oluyor ve yerlerini yenileri alıyor. Bir gün yenilenme son bulacak ve hayatın bütün manasızlığını bir köşede bırakıp göçüp gideceğiz bu diyardan. O zaman hepimiz öğreneceğiz. Var olan ve anlam ifade eden tek şeyin çıkarsız sevgi olduğunu.
hayat sorunlarıyla sıkıntılarıyla zorluğuyla sıkar insanı daraltır boğar.bazen insan ölmek ister hayat insana öyle bir oyun oynar ki tam hayatını her şeyi düzeltmişken bir anda tekrardan başa sarar olumsuzluklar gelişir adeta alay eder neden bu kadar zalimsin hayat.