Her (güzel) şeyin altında bir bit yeniği arayan, huzur bozan insanların zırvalarını dinlediğin anlar. Sözlükte çok var bunlardan. Her şeyi şıp diye anlıyor mübarekler, biz saf faniler pembe gözlüklerle bakabiliyoruz ancak.
karşındaki kişiyi kırmamak için yalandan sohbet etmek. işinin başındasındır, biri gelir bir şey anlatır hani ilgini çekmez ama yalandan dinler ve yalandan dinlediğin belli olmasın diye yalandan soru sorarsın ve karşı taraf o soruyu ciddiye alır ve anlattıkça anlatır ve anlattıkça coşar. işte, o an hayattan iyice soğursun.
Sorumluluk almak.
Sorumluluk almaktan hoşlanmıyorum, görevler kendi yapacağın işin tanımıdır.
Sorumluluk, başkalarının işini de üstlenmek demek oluyor çoğunlukla.
Kendi işimi yapayım, kendi makalemi yazayım ya da tezim için gideyim 100 saat kütüphane kütüphane dolanayım ama başkasının görevini de üstlenmeyeyim.
Evde de geçerli. Ben mutfağı temizliyorsam arkadaşım salonu temizlesin. Lakin hiç böyle olmuyor. Kendi işimi bitirip o işe de koşturmam gerekiyor. insanların beklentisi bu yönde çünkü. kullanılmadığımı biliyorum ancak insanlar bana her şeyi yapabilirmişim, elimden her iş gelirmiş gözüyle bakıyorlar.
Böyle bir algı ne ara oluştu ve ben bu algıyı fark edemeden nasıl bu kadar büyüdü bilmiyorum. ben düz yolda düşmeden yürüyemiyorum amk. yakında; "ateşle bile dans edersin sen bee!" deyip beni olimpiyatlara yollayacaklar diye korkuyorum.