her sabah aynı saatin otobüsü ve metrosu ile işe gitmekten gelen bıkkınlığı bir sabah kenara atıp, pozitif elektronlar saçmak isterken... metroda dibine gelen adamın bildiğin kül tablası gibi kokup, ölmüş ve 3 gün boyunca sinekler tarafından didiklenmiş kedi leşinden daha kötü kokular saçtığını bilerek/bilmeyerek rahat tavırlar sergilemesi... hayattan soğutuyor adamı. bari utan dimi. şerefsiz. utan. evet.
geçen sene kış aylarıydı. kızılay avmdeki starbucksun dış bölümünde arkadaşlarımla kahve içiyorduk. muhabbete daldığımız sırada arkadaki şey gözüme çarptı. en fazla 5 yaşında olabilecek bir çocuk yırtık pırtık elbise ve terliklerle metro istasyonunun karşısında oturuyordu. soğuktan tir tir titriyordu. önünde bir tartı ve saysanız 10 lirayı geçmeyecek bozuk paralar. o anda hayatın hiçbir anlamının olmadığını anladım. boşuna yaşıyorduk.
cumartesi gecesi yalnız kaldığınızı anladığınız andır.4square den check in üstüne check in gelir, sizde evin balkonunda sigara yakıp dışarıyı süzersiniz.
World of Warcraf'ta Lich King'i keserken son fight'a elektrik kesilmesiyle girip bitirdim dediğin şeyi bitirememektir.
Soğursun ve sadece ekrana bakıp şimdimi olması gerekiyordu diye için içini yemektir.
üzerinden zaman geçtikçe kendi kendine kafanı daha aşağıya hareket ettirdiğin bi anda ya keşke dedidiğin ve keşkelerin hayatında etki etmediğini anlağının zaman silsilesidir insanın başına çok gelir.
hasta olduğu için sabaha kadar başında bekleyip, durumu kötüleşince "ne yapmamı istersin" diye sorduğun kişinin birden cinlenip "ne bekliyorsun başımda ya bir dakika ayrılmayacak mısın" diye bağırıp çekip gitmesi ve senin sabahın 4'ünde mal gibi ortada kalıp öğlene kadar ağladığın zamanın tek saniyesi bile hayattan soğumak için yeterli sebeptir.
aylarca hayalini kurduğun tatil için bütün hazırlıkları yapmak bavul dahil sadece garaja gitmek için bir araca binip her şeyden uzaklaşmak üzereyken annenizin uçak düşer gitme korkusuyla acilen hastaneye gel çağrısı üzerine telaşla oraya gidip hiç bir şey olmadığını görüp. devamını getirmek bile istemiyorum..
evinde çay demleyip içmez; uçakta chai tea latte ister! bulamayınca da "sütlü çay ver o zaman" der mırın kırın ederek. be amk sabah akşam chai tea latte içiyorsun sanki pezevenk.
hayatta herkesin sorunu var ve bunları duyunca ve saçma nedenler olduğunu idrak edince şöyle bir hayattan soğuyorsun. sonra senin derdinde bir başkasına böyle hissettiriyor angut diyip, sadece soğumakla kalmıyor hayattan nefret ediyorsun.