hergün boş bir evde uyanmak, sana bakan boş duvarlar, eski sevgiliden kalma içini acıtan ama asla unutulmayan anılar,üst üste dizilmiş bira şişelerinin arasından yarısı içilmiş sigara izmaritlerini toplamaya çalışmak ve en kötüsü hepsinin birarada olmasıdır heralde.
hergün bir buçuk saatte işe gitmek. sabahın beş buçuğunda uyanmak. akşam dokuza doğru eve ulaşmak buda yetmezmiş gibi cumartesi de çalışmak. pazar gününün aile arkadaş ve kendin tarafından paramparça olmasını izlemek ve yeniden...
ne kadar dayanılabilir?
emolar,
umursamaz olmasına rağmen çok ilgili görünen fakat ciddi bir durum karşısında sizi göt gibim bırakanlar,
toprağın altının daha eğlenceli olduğunu düşünmek,
kediden ev arkadaşlarının nefret etmesi bu yüzden çocuk evlat edinmeyi düşünecek kadar kendini çaresiz yalnız hissetmek,
çaresizlik hissine kapılınca hemen akla ölümün gelmesi ve oldukça basit görünmesi,
cennet varsa neden hayatı seviyim ayrıca.
bazen bir sebebe ihtiyaç duymadan,sadece nefret etmek bazen de çevrendekilerin seni iğrendirmesi,insanların aptal ve sığ olduğu gerçeğiyle genç bir yaşta tanışmış olmak.
ailen arkanda durmuyorsa eger
hic kimseye güvenemiyorsan
ciddiye alinmiyorsan
en yakin arkadasin seni her firsatta satiyorsa
her yaptigin isi eline yüzüne bulastiriyorsan
paran yoksa
tipsizsen.
çok değil, birazcık dikkatli olmak etrafındakilere çok az da olsa dikkat etmek, çevrene biraz bakınmak ve olanların tüm dünyada olduğunu ama tüm insanlara olmadığını kabullenmek.
birşeylerin kötü gideceği daha sabahtan doğar içinize. usul usul kalkalsınız yataktan ve çok uyumuş olmanın verdiği miskinlikle canınız sadece boş boş oturmak ister. bir kaç lokma yiyebilirsiniz sadece. yavaşça kararır gökyüzü ve sizin içinizdeki sıkıntı daha da artar. bir mesaj alırsınız. en sevdiğiniz insan, size aşkın olduğunu dibine kadar ispatlatmış bir varlık, sizden ayrılmak istediğini söyler. ayaklarınızdan saç diplerinize doğru soğuk bir dalga sarar tüm vücudunuzu. ağlamak istersiniz ama ağlamak yetmez ki bu şaşkınlığı anlatmaya. bağırmak, çağırmak, küfretmek anlamsız kalır. lügatta hiç bir kelimenin karşılayamayacağı duygular içerisindesinizdir. ilk günler inkar ederek ve kendinizi kandırarak yaşarsınız. daha sonra çöker hüzün, anlatamadığınız acılar... anılar bir jilettir artık. gün yüzüne her çıktığında dilim dilim eder sadece kendinizin farkında olduğu zihninizi. bir aya kalmaz anlam karmaşası yaşayarak hayatın anlamını sorgularsınız. hayat size acılara da gebe olduğunu tokat üstüne tokat atarak gösterir. her şeye rağmen yaşıyorsunuzdur. nefret ederek de olsa yaşıyorsunuzdur. hayattan bir nefret etme sebebiniz vardır ama bu sebep bir yandan sizi değiştirirken bir yandan yeni bir dünyaya da yavaş yavaş atar sizi. ne demişti nietzeche: 'öldürmeyen acı güçlendirir'.
her an'ın, birbirinin aynısı olması durumu.
etrafınızda sizi anlayabilecek kişilerin az olması, olanlarında, faydasından ziyade zararının dokunması.
giderek, monoton hale gelmiş olan hayat.
aile bireyleriyle olan uyumsuzluklar ve beraberinde geçinememe.vs.vs...