ilkokula başlamışsındır, hergün evde oyunlar oynarken kendini okulda kalem tutarken bulursun, öğretmen anlatır, sen bakarsın, öğretmen anlatır sen anlamazsın, öğretmen kızar sen ağlarsın, anneni istersin. kızarsın okula, öğretmene, nefret edersin okuldan, ilk böyle başlar nefret etmeler...
sonra biraz daha büyürsün, o kadar küçüksündür ki doğumun ne olduğunu anlamadan ölümle tanışırsın. birlikte büyüdüğün, sana ilk defa bisiklete binmeyi öğreten, ödevlerini yaptıran, okul dönüşleri arta kalan harçlığıyla sana şeker alan, kardan adam yapmayı öğreten, kuzenini, abini, canından bir parçanı kayberdersin. adına ölüm dedikleri uzun bir ayrılık girer aranıza. küçüksündür, anlamazsın, anlayamazsın..
kızarsın, küsersin, belki de ilk defa gerçek anlamda nefret etmeye başlarsın hayattan... derken büyümeye başlarsın, genç kız olursun, durup durduk yere birgün annen artık genç kız olduğunu, hareketlerine dikkat etmen gerektiğini söyler, anlamazsın.
artık herkes sana ''sen genç kızsın...'' diye başlayan cümleler kurmaya başlar. eskisi gibi olamadığın için yine kızarsın, küsersin.
sonra bir kaç yıl sonra kalbinin atışlarını duyarsın ilk defa. kelebekler uçar midende, için kıpır kıpır olur. tenefüslerde, boş derslerde hep basket potalarının olduğu yere bakarsın, oradadır uzun boylu esmer çocuk. herkesin vardır platonik aşkı bu da öyle birşeydir işte, içinde birşeyler olur adını koyamazsın, ne sesin ona ulaşır ne kendine. öylece derinlerde bir yerlerde kalır, herşey bakışlarında gizlidir. kızarsın kendine, utanırsın ve ilk aşk maceranın hüsranla bitmesine kızarsın. bir kez daha hayata küsersin.
sonra lise; atarlı, heyecanlı, dedikodulu, tehlikeli, hırslı dönemlerin.. fırtına hızıyla geçmeye başlar herşey. sonra birgün güzel bir yaz tatili sabahı erkenden telefon çalar. hayat bu seferde gösterir kendini ''buradayım ve hala çok kötüyüm'' der. kuzenin ölmüştür. aranızda 3 yaş ya vardır ya yoktur. ölümü yakıştıramazsın ona. daha hayalleriniz vardır, birlikte aynı üniversiteyi kazanacaktınız, ankaradan kurtulacaktınız, iki kafadar kız, hayata birlikte tutanacaktınız. kumral dalgalı saçlarını kıskandığın, birlikte günlerce saçmalamaktan bıkmadığın, saçma sapan nedenlerden küsüştüğün kuzenine ölümü yakıştıramazsın. sakinleştiricilerle tanışırsın, sesin kısılana kadar ağlarsın, doğum gününde kocaman kaset çaları kucaklar mezarına götürürsün bangır bangır haluk levent dinletirsin ona, ağlarsın, ağlarsın... büyümek insanın canını acıtırmış o zaman daha iyi anlarsın...
tüm acılar elbet insanın kalbinin derinliklerine gömülür, sende gömersin, yaşama tutunmaya çalırsın, inatla... zaten gözünü bir açmışsındır dersane, okul, daha iki yıl olmasına rağmen aptal öss... hala çocuksundur, hala küçüksündür, işte o zamanlarda karşına birisi çıkar. salak, acıdan başka hiçbirşey vermeyen şu hayat sana öyle birşey vermiştir ki, mucizelere inanmak gelir insanın içine... yüreği öyle temiz, bakışları öyle anlamlı birisi çıkar ki karşına rüyalarda gibisindir. mutlusundur, huzurlusundur ve hayatı sevmeye başlamışsındır çünkü aşıksındır... hiç bitmeyecek sanırsın, sonsuz bir mutluluk çöker üstüne... ömründen 2 yıl verirsin ona... emek verirsin, birçok zorluğa rağmen yitip gitmemek için büyük uğraşlar veririsin.. seversin gözün hiçbir şeyi görmez, zaman geçer, sen değişirsin, o değişir, değişmeyen tek şey sevgidir, seviyorsundur onu o da seni ama sevmeye başladığın hayat onu da alır senden, gitmelerle kalmalar arasında devam eden, sonu olmadığını düşündüğün aşkın bitmiştir. herşey sessizce biter, sen bitersin, o biter ve hayat biter...
otobüste seyahat ederken uyumak, uyur durumdayken gidilen yere varılması. muavin tarafından uyandırılmak.
Sırasıyla artarda hepsi tektek veya bütünen hayattan nefret etme sebebidir.
her an'ın, birbirinin aynısı olması durumu.
etrafınızda sizi anlayabilecek kişilerin az olması, olanlarında, faydasından ziyade zararının dokunması.
giderek, monoton hale gelmiş olan hayat.
aile bireyleriyle olan uyumsuzluklar ve beraberinde geçinememe.vs.vs...
birşeylerin kötü gideceği daha sabahtan doğar içinize. usul usul kalkalsınız yataktan ve çok uyumuş olmanın verdiği miskinlikle canınız sadece boş boş oturmak ister. bir kaç lokma yiyebilirsiniz sadece. yavaşça kararır gökyüzü ve sizin içinizdeki sıkıntı daha da artar. bir mesaj alırsınız. en sevdiğiniz insan, size aşkın olduğunu dibine kadar ispatlatmış bir varlık, sizden ayrılmak istediğini söyler. ayaklarınızdan saç diplerinize doğru soğuk bir dalga sarar tüm vücudunuzu. ağlamak istersiniz ama ağlamak yetmez ki bu şaşkınlığı anlatmaya. bağırmak, çağırmak, küfretmek anlamsız kalır. lügatta hiç bir kelimenin karşılayamayacağı duygular içerisindesinizdir. ilk günler inkar ederek ve kendinizi kandırarak yaşarsınız. daha sonra çöker hüzün, anlatamadığınız acılar... anılar bir jilettir artık. gün yüzüne her çıktığında dilim dilim eder sadece kendinizin farkında olduğu zihninizi. bir aya kalmaz anlam karmaşası yaşayarak hayatın anlamını sorgularsınız. hayat size acılara da gebe olduğunu tokat üstüne tokat atarak gösterir. her şeye rağmen yaşıyorsunuzdur. nefret ederek de olsa yaşıyorsunuzdur. hayattan bir nefret etme sebebiniz vardır ama bu sebep bir yandan sizi değiştirirken bir yandan yeni bir dünyaya da yavaş yavaş atar sizi. ne demişti nietzeche: 'öldürmeyen acı güçlendirir'.
çok değil, birazcık dikkatli olmak etrafındakilere çok az da olsa dikkat etmek, çevrene biraz bakınmak ve olanların tüm dünyada olduğunu ama tüm insanlara olmadığını kabullenmek.
ailen arkanda durmuyorsa eger
hic kimseye güvenemiyorsan
ciddiye alinmiyorsan
en yakin arkadasin seni her firsatta satiyorsa
her yaptigin isi eline yüzüne bulastiriyorsan
paran yoksa
tipsizsen.
bazen bir sebebe ihtiyaç duymadan,sadece nefret etmek bazen de çevrendekilerin seni iğrendirmesi,insanların aptal ve sığ olduğu gerçeğiyle genç bir yaşta tanışmış olmak.
emolar,
umursamaz olmasına rağmen çok ilgili görünen fakat ciddi bir durum karşısında sizi göt gibim bırakanlar,
toprağın altının daha eğlenceli olduğunu düşünmek,
kediden ev arkadaşlarının nefret etmesi bu yüzden çocuk evlat edinmeyi düşünecek kadar kendini çaresiz yalnız hissetmek,
çaresizlik hissine kapılınca hemen akla ölümün gelmesi ve oldukça basit görünmesi,
cennet varsa neden hayatı seviyim ayrıca.