sürekli olması durumunda psikiyatri randevusu, terapi ya da ilaçların çözemeyeceği durum. çünkü öyle dev bir saçmalık ve anlamsızlık yığını var ki hiçbir şey onun gölgesini ortadan kaldıramıyor.
ara sıra değil de süreklilik halini alınca insanda parmağını oynatma isteği bile bırakmayan durum. herkesin birbirini kapışıp seviştiği günümüzde 15 senedir yalnız bırakılmak bile bu hayattan soğumak için geçerli ve saçma bir sebeptir. o kadar çok saçmalığa maruz kalıp pozitif şeyler hissedemeyince elbette insanda ne yaşama sevinci kalıyor ne de heyecan. can sıkıcı, anlamsız bir süreçte öylesine yuvarlanıyor.
saçmalık, anlamsızlık ve ince düşüncesizlik içerisinde ölüme doğru yara alıp yuvarlandığını fark eden herkesin yaşadığı tecrübe.
istediklerim benden kaçıyor gibi geliyor. istemediğim ne varsa her gün maruz kalıyorum. saygının ve kibarlığın zayıflık ve sahtelik olarak görüldüğü, ciddi konuşup düşünenlerin güldürmediği için dışlandığı bomboş ve sıkıcı bir dünyada yaşıyorum. kadınlar biri emretmiş gibi hep aynı, belli tiplerle çıkıp yatıyor. dışarıda mafya dizileriyle büyümüş gençliğin atarlı giderli, ilgi çekme isteğiyle yoran görüntüleri var. ülkenin ekonomisi ve bazı şeyleri eleştirmek gerekirken eleştirememek insanı daha çok üzüyor.
sevmiyorum bu hayatı. sadece boşverip geçmede ustalaşmış kişilerin mutlu olduğunu düşünüyorum. ben boşverip geçemiyorum.
Tam okul bitti, iş güç sahibi olduk, ekonomik gücümüzü kazandık, hayatın tadını çıkaracağız derken ciddi anlamda kötü geçen bir 2020 yılı...
Corona bir yandan, sevdiklerimizi kaybetmemiz bir yandan, düzgün bir ilişkimizin olmaması bir yandan, gelen kış mevsimi bir yandan... Ay bir yandan sen bir yandan sar beni demiş ünlü düşünür frank ibo ama sarılamıyoruz çünkü corona var...
Akşam eve gel, yemek ye, haberlere bak, kitap oku, film izle yapacak şeyler o kadar kısıtlı ki... Zaman geçmek bilmiyor...
hayattan keyif alamamanın sonucu, okuduğum kaynaklara göre depresyon belirtisiymiş. bilmiyorum belkide şuan ruh halim depresyon habercisidir. ama gerçekten artık eskisi gibi tad alamıyorum hayattan. yediğim yemekten, gezdiğim tozduğum sokaklardan, izlediğim filmlerden, okuduğum kitaplardan, dinlediğim müziklerden kısacası hiç birşeyden artık eskisi gibi zevk alamıyorum. huzurum kaçtı, tadım kaçtı. ve bu uzun süredir böyle.
bazen düşünüyorum bunların nedeni nedir diye.. çünkü etki tepkiyi doğururmuş. belkide şuan herşeyin sorumlusu hayatta istediğim hiç birşeyin gerçekleşmemesi olabilir. çok üzüldüm, çok ağladım, çok kırıldım belkide bunlar bu yaşadıklarımın toplamıdır. yaşadıklarımın bir sonucudur. belkide bu huzursuzluğu ve mutsuzluğu hakediyorumdur. sanki böyle bir daha mutlu olamayacakmışım gibi hissediyorum...*