hayattan bir ya da bir kaç beklenti olmalı mıdır? menfi düzene sahip gösterilen hayat aslında sadece anlamsızca yaşamak için değil midir? insan dışında hangi canlı çeşitli argümanlar için bu hayatı yaşar? inançlarımız bizi yanıltıyor olabilir mi? peki ya hislerimiz? mutluluğun izafiyetinde boğulmak-öğretiler? özgürlük denen oldu nedir? dünya ne kadar yaşanılasıdır? sorularının cevaplarını içsel dünyasında arayan insandır.
güzel insandır. sakindir, rahattır. ne mutlu ne de mutsuzdur.
dışardan eve geldiğinde çok sıkışmışsa; rahatladıktan sonra yüzünde saatlerce hafif bir gülümsemeyle gezen insandır.
hoca türban girsin mi üniversiteye? sorularına. "kışın iyi de, sıcakta pişirir lan" diyen insandır.
dayak yedikten sonra büyük bir huzurla teselliyi soğuk yatakta bulan insandır.
zabıtadan kaçan simitçi ve zabıtayla beraber koşarak yere düşen simidi satıcıya yetiştiren insandır.
dolmuşunyanında koşup "müsait bi yerde kaptan..." diyen insandır.
aç kaldığında "aç yatan tok kalkar" deyip yatağa süzülen insandır.
belki o da hayata dair umutlu olmuştur bir zamanlar. hatta öss ye girmiş bir hayat sahibi olmayı düşlemiştir belki... ama zamanla kendinden soğutan hayata siktir çekip beklentisiz kalmayı öğrenmiştir. inadına yaşadığı için devrimcidir kendi içinde...
özgür insandır. beklentiler, insanın devamlı daha iyisine olan düşkünlüğünü, sisteme olan bağlılığını, başkalarından üstün ve daha iyi durumda olma hırsını körükleyen prangalardır. beklentilere sahip olmayan insan çıkarıp atmıştır o prangalarını. hepimizden daha özgürdür.
genellikle çok genç yaşta kendisinin satın alamayacağı şeylere sahip olmuştur. ilerleyen dönemde ise satın alamayacağı şeyin kalmadığını farkedince boşluğa düşer bu genç. dolayısı ile intihara meyilli olur ve beklentisi de kalmaz. (bkz: rich kid syndrome)
havasını kessen beş dakikadan fazla yaşamaz. suyu desen; üç, bilemedin beş gün. ekmeksiz-aşsız ben deyim "bir hafta" sen de "on gün" anca dayanır. soğuğa koysan donar, sıcakta yanar.