doğum, 18 yaş, mezuniyet, üniversite, * askerlik, iş seçimi, ilk maaş, alın teriyle kazanılan paraları biriktirip araba ya da ev almak, eş seçimi, evlenme teklifi, evlilik, çocuk sahibi olmak, boşanmak, yaşlanmak ve ölüm şeklinde kısaca özetlenebilecek noktalardır.
bir öğrencinin geleceğini büyük ölçüde belirleyen üniversite tercih dönemidir. kişinin karşısında kocaman bir hayat vardır ve hangi yoldan gideceğini o zaman karar verir.
çok ufak şeylerdir aslında, ama getirileri ve götürüleri oldukça fazla olabilir.
okulun bahçesinde basketbol oynamaktaydık. tribün diye tabir edebileceğimiz tarafa arkamı dönmüş durumdaydım. bu sırada o ve erkek arkadaşı tribün kısmına oturmuşlar, onu hayatımda daha önce hiç görmemiştim. yanındaki malı defalarca görmüştüm onu hiç. bu sırada arkadaşım şöyle dedi o çifti görerekten: "arkani dönme, intihar edersin". hemen döndüm ve onunla gözgöze geldim. malın tekiyle oturuyordu. ardından o bölgeye ikinci kez bakamadım.
arkadaşım "arkanı dönme, intihar" edersin demeseydi, ben arkami dönüp onlara bakmasaydım, onunla göz göze gelmeseydim, belki de şu an onunla hiçbir alakam olmayacaktı. iyi ki de bu anlattığım olaylar zinciri olmuş da, şu an geldiğim konuma gelebilmişim. (bkz: #7144420)
bu ilk kararın ardından elde edilen sonuç olsa gerek. çünkü her şey bir karar sürecinden sonra başlar. ve her başarı doğru kararın ardından gelir mantığıyla insanın dönüm noktası karar verme sistematiğini oluşturması ve bu prensibe göre hayatına şekil vermesidir. karar verme sürecine düz mantık açısından bakarsak 2 şekildedir. duygusal ve mantıksal... bu iki seçenekten hangisinin doğru olduğu ise görecelidir. bu iki seçeneğe benim yorumum ise duygulara mantıkla şekil vermektir. işte ben bu kararı aldığım ve bu kararın sonucunu gördüğüm an benim hayatımın dönüm noktası olmuştur. (konuya genel bir bakış açısı olarak.)
en içten sevgilerimle... :.)
bir bahar günüydü. o günden bir kaç gün önce ankara'daki arkadaşla konuştum ve bahar şenliğine gelip gelmiyceğimi sordu. Çok yoğunum, finallerim başlayacak diyerekten gelemeyeceğimi belirttim. tamam, sen bilirsin dedi. ertesi gün derse gittim. o kadar çok soğudum ki dersten o anda ben bu istanbul'da ne yapıyorum dedim. Şu an olmam gereken yer okul değil, kafamı dağıtacak güzel bir ortam. Ankara Üniversitesi Şenlikleri.
O an karar verdim. Ankara'ya şenliğe gidecektim. Aradım arkadaşı ben geliyorum beni gardan al dedim. O zamana kadar hiç gitmediğim Haydarpaşa Garı'na gittim. Ben ki hayatta böyle ani bir hareketle aklımdan geçeni yapacak biri değilim. Ve bindim trene. 5 buçuk saat sonunda vardım Ankara'ya başladım arkadaşı beklemeye, o anda binbir türlü düşünce geçti kafamdan yanlış mı yapıyorum diye, napıyorsun dedim kendi kendime ne işin var buralarda, hiç bilmediğin bir şehirde..
Neyse buluştuk arkadaşla sevgilsiyle geldi. Çok sevdiği bitanecik sevgilisiyle. Ben tekim onlar iki kişi bir çift. insan baya bir yanlızlık çekiyor onları öyle sarmaş dolaş görünce. Okula gitmemiz lazım dediler, sevgilimin kardeşi ile arkadaş var onları alıp evlerine bırakıcaz dediler. Tamam dedim gidelim. Başladık beklemeye okulun karşısında. iki kişi geliyordu. Biraz sonra yanımızda durdular ve beni onlarla tanıştırdılar. Kardeşi merhaba hoşgeldin dedi. Yanındaki arkadaşı ise suratıma baktı kafasını çevirdi ve hiçbir şey demedi. O kadar yoldan gelmişim insan bir merhaba yı hakeder tokalaşır diye düşündüm. Kendimi mal gibi hissettim o anda.. Kalakaldım ortada bir şey diyemeden. Bir merhaba demek bu kadar zor muydu.
Sonra başladık yürümeye arkadaşımın sevgilisini, kardeşini ve onlarla aynı evde kalacak olan arkadaşını evlerine bırakmaya. O bana merhaba bile demeyen arkadaşını ilk gördüğümde nevrim dönmüştü resmen. Hayatımda hiç yaşamadığım bir duyguydu sanırım. Evet evet böyle bir duygu hiç yaşamamıştım. Minyon tipli, sert bakışlı.. o an geçirdim belki de içimden hayatımın kadını bu olmalı diye.. Ama o kişi bana yüz bile vermiyordu. Ankara'da 11'den sonra otobüs, 12'den sonra da metro olmadığı için 2 saat civarı yolda yürüdük sürekli. Zaten yol yorgunuydum o kadar saat yürümekte bitirmişti resmen beni. Su alıp içebileceğimiz tek bir market bile yoktu.
Saat gece 2 buçuk civarı arkadaşımın sevgilisini, kardeşini ve arkadaşını eve bıraktık.. Ve o anda arkadaşımın arkadaşının arkadaşı yani benim vurulduğum kızla iyi geceler diyip tokalaştık. Bir elin sıcaklığını, minyonluğunu hissetmek bu kadar güzel olabilir miydi? Kalbim küt küt attı o anda. Yüzüme kan geldi, ateş bastı beni. Ve yarınki şenliğe katılmak ve o'nu tekrar görmek için büyük bir heyecanla yarını beklemeye başladım..
Neyse 1 gün sonra oldu. Sabahtan arkadaşla okuluna gittik, onlar derslerine girdiler geldiler, ben bilgisayar odasında vakit geçirdim boş boş. Ders çıkışı vurulduğum kişi şenliğe gelir miyim gelmez miyim bilmiyorum dedi ve onunla tekrar vedalaştık, yine tokalaştık yine hissettim o sıcaklığı.. ilk defa bana bir şey sordu, şaşırdım benle konuşmasına.. Benim geldiğim gece bana merhaba bile demeyen yüzüme bile bakmayan kişi, bana soru sordu.. 'Şenliğe gelecek misin?' dedi.. 'inşallah' diyebildim sadece.. Ama kalbim küt küt atıyor o arada.. O bizden ayrıldı evine gitti.. Ben, arkadaşım ve sevgilisi ile kafeye gittik kahvaltı için.. Başladık havadan sudan konuşmaya.. Arada bir laf o malum kişiye geliyor ve onunla ilgili bir şeyler daha duyabilmek için pür dikkat konuşulanları dinliyordum.. Galiba kendimi kaptırmıştım ona tamamen.. Aklımdan çıkmıyordu.
Akşam şenlik vakti geldiğinde O gelmedi.. evet o gelmedi.. Ve hayatımın en büyük hayal kırıklığını yaşadım.. Onunla tekrar aynı ortamda bulunup zaman geçirmek en büyük isteğimdi şenlik umurumda değildi. Ankara'ya geldiğimde hiç aklımda aşık olacağıma dair en küçük bir düşünce yokken, kalbim tam orta yerinden vurulmuştu. Gaiba hayatımın dönüm noktası buydu. Ve belki de her şey onun şenliğe gelmediği günden itibaren başladı.
Şenlik bitti, mfö ile coştuk.. ama içim bir buruktu. o yoktu çünkü.. bütün gece düşündüğüm, gündüzünde yine düşündüğüm o aşık olduğum kişi yoktu. Onsuz bir gün çok zor gelmişti. Aynı gece yanında kaldığım arkadaşımın babaannesinin rahatsızlandığını öğrendik.. O memleketine gidecekti bende tekrar istanbul'a dönmek zorunda kalıyordum. Hiç tanımadığım bir şehri o aşık olduğum kişi yüzünden bırakıp gitmek istemiyordum. Ama mecburdum.. Gitmek zorundaydım..
O sıralar manganın yeni çıkan albümünü çok dinliyordum. istanbul'a dönüş için otobüse bindim ve mp3 player'ımda manga'nın şarkılarını açtım. Bir şarkı vardı ki sözü çok manalı geldi o anda. Sözler şu şekildeydi
--spoiler--
Bir hüzün şehri ayırdı bizi
Ve bu son olmayacak
Gözyaşıyla beslediği
Her aşk ölümü tadacak
--spoiler--
Bu şarkıyı dinlemek o anda bitirmişti beni. Benim aşkım başlamadan bitemezdi. Benim aşkım böyle olmamalıydı. Benim aşkım bu kadar kısa süremezdi. Otobüste bu şarkıyı tekrar tekrar dinledikçe boğazıma bir şey düğümleniyordu. Ağlayacak gibi olmuştum ama ağlamadım. Kendi kendime bir gün tekrar Ankara'ya geri dönücem ve seninle görüşücem dedim aşık olduğum kız için.
istanbul'a vardım ve o gece gözüme uyku girmedi. Onun facebook hesabını bulup mesaj attım ve ekledim. Nasıl olduysa kabul etti. Ona o anda facebook üzerinden uzun bir mesaj yazıp çıkma teklif ettim.. Ne kadar uzak olsakta birbirimizi sürekli özleyerek sıkılmadan bir hayat geçiririz dedim ve sabahı beklemeye başladım.. Sabah mesaj geldi ve reddetti.. Bittiğim andı o an belki de.. Zor da olsa kendimi topladım ve arkadaşça konuşmaya başladım bir süre.
Aradan 2 ay geçti ve tekrar mesaj attım havadan sudan konuşurken msn adreslerimizi aldık sohbeti koyulaştırdık.. Ve nasıl olduysa ikimizinde hiç ihtimal vermediği bir şekilde, çıkmaya başladık..Çıkma teklifini kesinleştirmek için de bir soru sordum..
--spoiler--
Benim için o gün bugünse, senin için de o gün bugün müdür?
--spoiler--
şaka gibi bir cevap verdi.
--spoiler--
Senin için o gün bugünse, benim için de o gün bugündür
--spoiler--
dedi..
Şoklardaydım. Hiç beklemediğimiz bir anda ikimizde birbirimizin sevgilisi oluvermiştik. Onu ilk gördüğüm anda hayatımın kadını olacağını anlamıştım. Her ne hikmetse bir şekilde bunu hissetmiştim.
6 gün sonra ilişkimizin 1 yılı dolacak. Ve ben onu hiç olmadığı kadar çok ama çok seviyorum. O kişi bana tüm güzellikleri yaşatan kişidir. O kişi bana sevmeyi, sevilmeyi öğreten kişidir. Ve o kişi benim hayatımın dönüm noktasıdır. iyiki varsın hayatımda.. herşeyim...
kaos teorisinde anlatıldığı gibi inanılmaz küçük olaylardır. kartopunun çığa dönüşmesi gibi uygun şartlarda büyüyerek hayatınızı mahvederler ya da mutluluk getirirler.