bugün

Bulunduğum ortamda en iyisi olmak. Kiz-erkek fark etmez benden daha iyisi oldugu vakit rahat edemiyorum, ne yapip edip mukemmel olmak icin ugrasirim. (Aslan burcu hırsı işte) sozlugu bu yuzden seviyorum, iyi olmaya gerek yok.

Saat sesine takintim oldugunu daha once de yazmistim. Tik tak sesinin olduğu yerde oturamam, uyuyamam.

Baska yok galiba.

Birde mutsuzsam bunu asla belli etmem. Hatta bu yuzden arkadaslarimdan sık sık "hic seni uzgunken gormedim, moralini bozan bir sey olmuyor mu, nasil hep bu kadar pozitifsin" cumleleri duyarim. Ben hep pozitif degilim ama birinin benim mutsuzlugumdan mutlu olma ihtimalini dusundukce çıldırırım.
Hiza takıntısı her şey hizada olması gerekli.
Şapkaların ters veya yamuk olması. nerede hangi kıyafette olduğu önemli değil yolda insanlardan rica etmişliğim var utanıyorum söylemeye ama aklımdan çıkmıyor.
boş odada yanan ampul görünce delleniyom cidden takıntı haline geldi.
Yamuk, eğri, biçimsiz çekilen perdeleri görünce sinir olurum. Düzgün çekin şu perdeleri ya!
Gittiğim yerlere ait orda edindiğim bi eşyayı saklamam. Islak mendil de dahil.
senkronlu ses!
Hangi birini sayayım. Özellikle uykuya hazırlanırken tekrar eden sesler çin işkencesine dönüşür. Damlayan bir musluk, saatin sesi.

Bir ara günlük hayat içerisinde hala ne mantıkla olduğunu anlayamadığım kaldırım taşlarındaki aynı renge basma, fayans, karo gibi şeyleri sayıp hesaplama, ulaşım araçlarında aynı yere oturma vardı. Şimdi attım hepsini gitti çöplüğe. Pis takıntılar.
Ölümdür.
Giydiğim kıyafete dökülen çok ufak yemek lekesi beni gün boyu çıldırtır.
Radyo tiyatrosu dinlemeden uyuyamamak. Mutlaka gece kulaklıkla radyo tiyatrosu dinleyerek uyurum. Sabaha kadar çalar durur.

Düşünmekten uyuyamadığım için iç sesimi öyle bastırıyorum.
Kendimle olan rekabetim.
türkçe yazarken imlaya takığım. şu sözlüğe yazarken bile kurallara çok uygun yazarım, asla bir yanlış yapmam, defalarca silip yazmışlığım var.

almanca'da ise artikellere takıntılıyım. mutlaka ama mutlaka doğru artikel kullanırım. hatta hemen hemen her gün telefondan uygulamaya girerim, rastgele kelimelerin artikellerini okurum.

bunları neden yapıyorum hiçbir fikrim yok.
Kahvemin soğuması, sigara paketimde tek dal kalması. Acayip takıyorum bu iki duruma.
Sokaktan birisinin bile çevirip söylediği bir cümleyi takacak kadar boş bir insanım. Her şeye takabilirim.
Benim büyüdüğüm sosyal çevrede deli gibi entrika vardı. Dedikodu medikodu değil bak, entrika. Bu brezilya dizilerindeki gibi aynı

Birinin bi açığı bulununca neler neler, neler neler oluyordu yani

Ben de kendime ‘ne olursa olsun asla açık vermeyeceksin kimseye’ diye baskı yapıp duruyordum. Bu kaldı bende takıntı olarak

Özelimi pek anlatmam çevremdeki insanlara, ya da x ile ilgili bi derdimi birine anlatıcaksam bunu x i tanıma ihtimali olmayan birine anlatırım.

Öyle değişik şeyler yani.
utanç duyulduğu için bazen kimliksiz olduğumuz ortamlarda açıklamaktan korktuğumuz takıntılardır.

(bkz: ben değil bir arkadaşım)
sabah erken kalkmaktan nefret etmek.
Tekrarlayan sesler. Ağız şapırdatma, sakız çiğnerken çıkan ses, tesbih sallanması, masaya vurulması, kulaklığın sesinin dışarı çıkması, metal sesleri kısaca çoğu sesler ve toplu ortamda yaşama zorluğu, allah baska dert vermesin.
imla kurallarına uyulmaması. Minik kanser sebebidir benim için.
aynalı bir odada aynaya bakmamak. ya da yemek yerken aynayı arka tarafıma alarak oturmak.
Bir işi bitirmeden rahat edemiyorum. Yarım bi iş veya bişey görüncede tahammül demiyorum kaçıyorum.
Dışarı çıkarken ocak , musluk ve odaları bir kac kez kontrol etmek.
toplu taşımanın en yoğun kullanılan saatlerinde sırt çantasını sırtından çıkarmayan sik kafalılara takığım.

yayaya yol vermeyen andaval şoförlere takığım.

ineceği durağa geldikten hemen sonra koca kıçını oturduğu yerden kaldırıp ite kaka kapıya koşturan öküze takığım.

herhangi bir şeyin sırasındayken önüne geçmek için cinlikler yapıp görünmez olduğunu sanan casper' a takığım.
Gömlek yakalarının kırışık,kalkık ve yamuk olması.