otogarda otobüsünüzün kalkış saatini beklerken, yan perondaki otobüsün içerisinde bir çift gözü üzerinizde hissetmektir. hayatımda, ilk görüşte beni en çok etkileyen kızları hep otogarda görmüşümdür. bir daha göremeyeceğimi bilerek...
gece ıssız bir sokakta yalnız başınıza yürürken duyduğunuz takip ediliyormuşsunuz hissi.
o dönüp dönüp arkana bakmanın verdiği adrenalin anlatılmaz yaşanır cinsindendir.
Bir sabah donunuza baktığınızda gördüğünüz kocaman kan lekesi acaba noluyo lan derken bir anda çevre yoklanarak kocaman bir sivilcenin patlağı ve onun kanı olduğunu görünce yaşanılan heyecandır.
çoğu zaman sonu gelmeyen pişmanlıklara gebedir.
hayatın zor yanı da işte bu paradoksta belirmeye başlar.
aslolan, bir yandan anlık heyeceanlarından vazgeçmeden, diğer yandan yaşadıklarından pişmanlık duymadan hayata tutunmak değil midir?