insanın hayatta yaşayabileceği en büyük hüzünlerden birisi, bir amaç için tırnaklarıyla inşa etmeye çalıştığı şeylerden, sonunda elinde birşey kalmamasıdır. uzun süre etkisinden kurtulamaz. yaşı gençse ileriki zamanlarda kendini yenileyip yaşamına devam edecektir fakat o eski şartları zorlama, uğraşma hali azalır. bakar ki etraftakiler çok rahat şekilde düzen kurmuştur.. hatta, yapamam, edemem, bilmiyorum diyen, kısacası daha zayıf ve az etkin olanlar daha rahat etmişlerdir.. genç yaşta bu kadar mücadele etmekten yorulursun ve hayatının sonuna kadar bu mücadele ortamında yaşayamacağını düşünürsün.
geçicidir, bir süre sonra hayat bu defa güzel yanıyla çıkar karşına, sürükler seni peşinden.
hayatta yaşananacak en büyük hüzünse en sevdiğini kaybetmektir.
en büyük hüzün diye bir şey yoktur. en büyük hüzün sevdiğin birini kaybetmekte değildir. aynı anda sevdiğin iki kişiyi kaybedersen bu daha büyük bi hüzün olur mesela. sonu yoktur bunun.
ölüm tabii her şeyden önce. Hele bir de acı çekerek olmuşsa, gözlerinizle görmüşseniz nasıl acı çektiğini, günden güne sona yaklaştığını bilmenin ve bir şey yapamamanın verdiği hüzün ayrıdır.
sevgiliden ayrılmak da bir yerde artık benim için öldün demek değil midir, sanki reddetmek gibi? hele ki delicesine severken bitti diyorsa. Çok garip bir burukluk, çok başka bir hüzün.