kredi kartı borcu, kredi borcu, el borcu kısaca hiç borcu olmayanin, hiç icralık olmamış kişi söylemidir.
not:borcun var ise ne olursa olsun, bu cümle uymaz. paran olmasa kredi kartı ekstren yüklü geldiğinde de aynı cümleyi bekleriz. icra gelen kişilere söyleme derim.
iş konuşmaya gelince paranın ne kadar değersiz olduğunu anlatır dururuz ama konuşma faslı bitip de hayatla cebelleşmeye başladığımız an, güzümüzün gördüğü her şeyin maddi bir karşılığı vardır hayatımızda. madden değer verilmeyen şeyler, hayatı sadece madden yaşamaya alışmış bizler için kendine reelde pratik bir karşılık bulamaz. sadece lafta kalan bu değer tüccarlığı bir süre sonra lafta da değersizleşip, anlamsızlaşacaktır..
etik, ahlak, maneviyat gibi terimleri dillerinden düşürmeyen ve ölümüne savunan çığırtkanların ellerine geçen ilk fırsatta uğrunda naralar attıkları değerlere sırt çevirip, maddi menfaatlere tamah etmeleri bu değer satıcılığının bayağılığını gözler önüne serer..
dünyanın geldiği noktada maalesef her birey yaşamını sürdürebilmek için kendini dış dünyaya pazarlamak zorundadır. bu pazarlama stratejisinin temelinde, pazara hakim olan yapının bir parçası olma çabası vardır. ve sonunda tüm erdemlerden soyutlanmış maddi değerler için kendinden/insanlığından feragat etmiş insanlar yığını görmekteyiz..
(bkz: paradan daha değerli şeyler) in varlığından bahsedenler acaba hiç kendilerine bir yabancı gibi baktılar mı? eğer dışarıdan bir göz sizi para ile tartabiliyorsa, sizde kendinizi para karşılığı pazarlamışsınız demektir..
onur, şeref, haysiyet, helal kazanmak, alın teri, güvenilir ve saygın bir isim, maharet, beceri ustalık gibi şeyler, gerçekten yardıma muhtaçlara maddi manevi elden geldiğince yardımcı olmak, yol göstermek, bir ümitsize ümit olmak, dayanak olmak.