hani sabah kalkarsınya gece boyunca dünyayı sırtında taşımışsın hissiyle.
hani sokağa çıktığında etrafa kısık gözlerle bakar niye uğraşıyosunuz dersinya hani, hani kalabalığa haykırıp bi an içinde olsa onları uyandırmak istersin ya mücadeleye anlam veremez, çabalayan insanlara faydası yok neden uğraşıyosunuz ifadesiyle bakarsınızya hani yaşamak fuzuli ölümse daha bi anlamlı gelirya işte o andır hayatın anlamsızlığı yaşamın gölge oyunları.
hayatın onun ellerindeydi, şimdi ne hayatın ne onun elleri var. kendinin ellerinden tutma zamanının geldiğini gözüne sokan, başına kakan bir hissediş olmaktan başka hiçbir şey değil. *
ılık ve tatlı bir sızlamayla boşalırken tüm benliğin bir zamanlar asil zannettiğin damarlarından, altın vuruşu bu kez beynine değil de ruhuna yapmak isteği beliriyorsa yine yeniden ve bu yok oluşlar doğanın asli kuralıysa sana göre işte belki o zaman yine yaşıyorsundur aynı acıları ömrüm. şimdi belki bir zamanlar sevgi iplikleriyle diktiğin damarlardaki dikişleri sökme anıdır ne dersin? belki o anı tekrar yakalama şansı ortadan kalkar veya bu ihtimalin beynini ağır ağır parçalayan tüm yanları. hayat, anlamından yoksun üstelik senden bir dünya uzak yaşanmıyor; ne yazık...
ölmek için en uygun andır velhasıl bu sebep. ölüme an kala bireyin hissettikleri veya...
fişin prizden çıkmak üzere olduğu andır. fişin kablosu takip edildiğinde tost makinasının çoktan soğumuş olduğu görülecektir, artık içinde ekmek, sucuk vesaire de yoktur. bu saatten sonra benzetmelerden medet ummak bile bir şey ifade etmez.
bir sey yanacaksa sonuna kadar yanmali. yok öyle iki arada bir derede nesrin topkapi vari göbek calkamalar. bir şey ugruna ya ölürsün ya öldürürsün, ya da dalin cicek acmasini isteyen tomurcuklari öldürmez. bilemiycem, su içerken dikkat edeceksin. soguk su vardir sicak su vardir. öyle kan gibi ılık su içmeyeceksin. içeceksen ya agzin yanacak ya birrrrrlayacaksin.
nedir yani hayata bir anlamlar yükleme gayreti? anlam bulmak için ömrü hayati kurcalamak?
ve akabinde korkmak.
ulan o kadar korkuyoruz ki korka korka yasasak ne cikar?
tamam insan yaslandikca, saclari beyazlayip kilo almaya başlar ve gözlerinin arkasina bir korku yerlesir. aslinda bu korku onu korkutmaz ama korkunun farkedileceğinden korkar.
hani herkes herşeye bir anlam yükler; sen boş boş bakarsın ya...onlar planlar yapar, gezer tozar; sen sokağa atılmış kedi gibi ordan oraya dolaşırsın, ne yapacağını bilemezsin ya, herkesin hayata dair beklentileri olur; senin ise senden başka hiçbirşeyin hani...
depresyonun en büyük belirtisidir. korkunç, kelimelerle anlatılamaz, insanı yamyassı eden bir duygudur. yaşamadan anlaşılamayacak kadar kötü, yere göğe sığmama hali. aşk bile biraz anlatılabilir ama bunu tarif etmek o kadar imkansızdır ki, ne denli dehşet verici bir his olduğu buradan bellidir zaten.
birilerinin yerine oynamayı bırakmak şeklinde algılayanlar için hayatı, kullanma kılavuzunun sonuna bakılması gibi anlık ve kalıcı şok etkisi yaratması olası andır. şiirini tamamlamış şair gibi mısralarındaki ölüme inanmak veya aslında inanmadığı tarafına kanmak, hani olur ya belki tıkanıp kanmak gibi kaçılası tarafları da vardır.
hani ilk sayfada üzeri yeşil kalemle işretlenmiş yer var (-mış) ya; işte o bölüm hayatın sana, bana dayattıkları ile alakalıymış.
sonra iyi kullanamayanlar için tamirciler bulunur, kireçlenmeyi önlemek için calgon tavsiye edilir ve diğerinkinden yeni ve daha pahalı bir hayat satın alınır.
ya peki parası olmayan elleri nasırlı insanlar. yaşamak kadar ölmeye de ihtiyaçları yokmudur dersin?