sevgilidir,dosttur,yakın arkadaştır...can acıtır,ağlatır * ama artık yoktur hayatımızda zira öyle gerekmiştir bir şeyler olmuştur...sevgiliniz aldatmıştır..yalanlarına bile inanmak istediğiniz sevgiliniz..
dostunuz sizden bir şeyler saklamış,çukurunuzu kazmıştır..arkadaşınızsa hep ağlarken görmüştür sizi..vakti geldiğinde o da yol almıştır...bu aslında yalnız olduğumuzun kanıtıdır.
düşününce insanı derin bir hüzüne sokan insandır .bazıları görevini yapıp gitmiştir * kimileri ise vakitsizce aramızdan ayrılmıştır * ne zaman düşünsek aklımıza direk şu soruyu getiren insanlardır . ''acaba şimdi ne yapıyorlar ?'' ''Ne haldeler ?''
iki çeşittir bu da
1)bazılarıyla hayatın belli bir döneminde aynı ortamda bulunulur. ortak nokta 'aynı' mekanı paylaşıyor olmaktır, o kadar.. 'tanıdık'tır bu insanlar ve hayatınızdan gelir ve geçerler.. geriye sahiden olmasını istedikleriniz, birşey paylaştıklarınız kalır. biz buna doğal seleksiyon diyoruz, bir nevi.
2)bir de hayatınıza girip, en orta noktasına oturan insanlar vardır. ortaokul, lise, üniversitedeki en yakın arkadaşınız, sevgiliniz belki.. bunlar hayatınıza 'eşlik' etmezler, direk hayatınızın bir parçasıdırlar. sonra abuk sabuk ya da ciddi bir nedenle hayatlarınız ayrılır.. içten sevdiyse birkez insan onlardan nefret etmez. kızar, üzülür, kaybı kolay kabullenmez ama nefret de etmez. 'eski dost düşman olmaz' demişler, bu kişiler de artık hayatınızda olmasa da aklınızın, kalbinizin bir köşesinde ufacık da olsa iyi bir yer teşkil ederler. görüşülmeyen, ne yaptığı merak edilen ve içten içe 'umarım mutludur' denilen, hatta bazen belki o bile denilmeyen insanlardır.
ilki değil de ikincisi insanın canını acıtır.
ama zaman denen meret herşeyin üstünü örter, alıştırır, unutturur..
'aslında hiç yoktular'. belki bir gün tekrar karşılaşırız derim, dünya küçükmüş lafına inanırım, ama yokturlar. dünya hiç bu kadar büyük olmamıştı, veya ben hiç bu kadar küçülmedim, bilmiyorum. ama bir sorun var ki, tren çoktan kaçmış, gar görevlileri bile gitmiş, elde kalan sadece bir kaç fotoğraf, bir kaç yazı falan. gerisi de kendimi avuttuğum bi kaç anı, iki güzel söz işte.
hatirlandiklarina gore hala cikmamis insanlardir.zamaninda gitmeyi buyukluk sayanlar, zorla cikip gitmek icin kuculenler kendilerince buyukluk yaptiklarini zannederler gittikleri icin. boylarina uygun bir ayna bulamadiklari an kucuk olduklarini anlarlar nasilsa.
gidişleri, hayatımızdan yüz kişi gitmiş gibi hissettiren insanlardır bazılarımız için. yerine hiç kimseyi koyamadığımız, dünyalar bizim olsa avunamayacağımız, en güzel yerlerde bile onlar olmadan mutlu olamayacağımız, gittiklerinde kalbimizi parçalayarak yerinden söken insanlardır. bu nasıl bir ruh sancısıdır ?