"Hayat gariptir. Bazen ulaşamayacağın kadar yüksekte sandığın kişiler, aslında eğilemeyeceğin kadar alçaktadır."
Sigmund Freud.
Aslında bu kayda değer sözün kişiye atıf değil toplumun geneline bir atıf olduğu kanaatindeyim çünkü böyle insanlardan etrafta milyonlarca var belki de, insanların basitliği ve iticiliği her yerde gözümüze çarpıyor, hatta en azından benim kendi adıma aynı ortamda bulunmak isteyeceğim insan sayısı bile yok denecek kadar az günümüzde bunun farkına en çok askerdeyken varmıştım. zaman ilerledikçe, kitap okudukça, öğrendikçe ve bilgilerimiz çoğaldıkça fikirlerimiz geliştikçe aslında topluma karıştığımız ve insanlar arasında olduğumuz zamanlar, birçoğunda olan o düşüncesizlik, ukalalık, bilgisizlik, karakter zayıflığı, saygısızlık, kendini beğenmişlik, dengesizlik, yozlaşmışlık ve antipatiklik gibi şeylerin farkına kolayca varabiliyoruz; çünkü toplumdaki insanlara baktığımızda birçoğu aslında karşısındakiyle düşünmeden ölçüp tartmadan konuşuyor ve öyle hareket ediyor ve bu yüzden de hayatı yanlışlarla yaşayarak kendilerini çoğu zaman küçük durumlara düşürüyorlar, onlar bunun farkına varmasalar da onları tanımayan başkalarını gerçek anlamda soğutabiliyor bu tür izlenimler. aslında az önce saydığım olumsuz yönlerden bir tanesi dahi bir insanla irtibat kurmak istememeye fazlasıyla kâfi gelecek davranış türleri arasındadır. insanlar hakkında fikir sahibi olmak onları iyi analiz edebilmek aslında çok sosyal olmakla alakalı değil; tam tersine kitaplara fazla zaman ayırıp toplumdaki insanların hiçbiriyle içli dışlı olmamak, hepsinden uzak durmakla mümkündür. ben böyle yapıyorum. Aslında en iyi analiz yöntemi gözlemdir, hiç kimseyle konuşmayıp etrafı biraz gözlemlediğiniz zaman bile kolayca farkına varabilirsiniz bazı şeylerin, çoğu insanın tavırları hareketleri sözleri fikirleri, onların kişiliklerini büyük oranda anlatıyor zaten. insanlar hakkında fikir sahibi olmak için onlarla konuşmaya veya yakınlık kurmaya gerek yok, bir kişiyi uzaktan izlemek çevreye olan davranışlarını gözlemlemek, tarzını, hayat anlayışını irdelemek o kişiyi analiz etmeye fazlasıyla yeterlidir aslında, o yüzden genel olarak hiç kimseyle konuşmasam bile karşılaştığım insanların çoğunun nasıl türde kişiler olduğunu anlayabiliyorum, onları belli bir çerçeveye koyabiliyorum. Aslında daha çok bazı önemli kitapları okumam sayesinde farkına vardığım gerçeklerden birisiydi bu; etrafta insani yönü yüksek olan, aklı başında, kendini bilen, tevazu sahibi, kişiliği oturmuş, güvenilir, ve değer göstermeye layık kişilerin aslında ne kadar az ve nadir denk gelinebilecekleri olgusu.
Bu konuyla alakalı tarihte önemli gördüğüm bir cümle daha var;
"Kalabalıklar daima tehlikelidir. içlerinde mutlaka ruhlarını ucuza satan alçaklar bulunur."
Fransız yazar Victor Hugo nun bu sözü de yaşadığımız dünyayı genel anlamda özetliyor bence, kalabalıklar içinde bu insanlara fazlaca denk gelebilirsiniz çünkü gerçekten de böyleleri her yerde mevcut, yukarıdaki söz laf olsun diye söylenmiş bir söz değil toplumda yaşadıkça o cümlenin doğruluğunun farkına çok daha iyi varabiliyoruz, zaman geçtikçe aslında toplumun iç yüzü ve kitleler fazlasıyla rahatsızlık verici bir hâl almaya başlıyor. En azından benim hissettiklerim bu yönde oldu son dönemlerde. O yüzden artık insanlarla neredeyse hiç konuşmamayı tercih ediyorum, çünkü bazı kitapların toplumda karşılaştığımız kişilerin büyük çoğunluğundan çok daha dolu olduğunu düşünüyorum. Hayata yön veren söz demek iddialı olur ama tarihteki bazı sevdiğim tespitleri bu şekilde paylaşmayı istedim...
"insanların seni yarı yolda bırakma ihtimalini unutma..."
Charles Bukowski.
Gerçekten de yaşamın her alanında geçerli olan hayati bir nasihat olduğunu düşünüyorum, insanlara neredeyse hiç güvenmemek gerektiğini ya da gerçekten güvenilebilecek insana denk gelmenin bir mucize kadar düşük olasılıkta olduğunu çok güzel özetlemiş. belki de bu hayatla ilgili yapılmış olan gelmiş geçmiş en lüzumlu ve en büyük tespitlerden biri olduğunu düşündüğüm bir söz.