Yaşamak değil, beni bu telaş öldürecek dediği gibi şairin...
günlerin 24 saat değil sanki, daha fazla saatlere ihtiyacı varmış gibi hissetmek bazen. koşturmacaların içinde nasıl geçiyor zaman anlamadan, bir bakıyorsunuz gün bitmiş.
belki bu yüzden koşup koşup hayatın ardında kalmamız, koşarken yorulmamız.
ıskalamak değildir hayatı bu benim dediğim, hayatın bir kaç adım gerisinden gelmektir. sürekli olnu yakalamaya çalışmak ama tam tuttum dediğin anda geride kaldığını fark etmektir. çok öyle büyütülecek yanları olmadığı gibi, gecenin yarılarında camın önünde, karanlığı izleyerek adama sigara içiren yanları da vardır. bana hep böyleleri denk gelmiştir.
otuzlu yaşlarını geçmiş olması gerekir insanın hayata geç kaldığını anlamak için. aklın başta olmadığı yirmili yaşlar bunu anlamak için çok erkendir. anlayan da şanslıdır çünkü o yıllarda daha kolaydır sizi geçen hayata koşup tutunabilmek, zamanı geri çevirebilmek. ama otuzlu yaşların ardından gelen farkına varma süreci sadece hayıflanmaya katkıda bulunur. sık sık efkar nöbetleri getirir, hiç acımaz vurur ağlatır, canını yakar. iki kişilik bir hayat yaşatır insana biri kandırmaca olan. hep maske takmanız gerekir, bir yanınız ağlayan yüz bir yanınız gülen yüz hayatınız tiyatro sahnesi olur. hep bir ümit dersiniz, hep koşmak istersiniz, hep aklınızda yakalayacağınız şeyler olur. artık diliniz keşkelerin esiri olur.
yıpratıcıdır, yorucudur, sıkıcıdır. aslında bir kabullenilse geç kalındığı hayata belki işler daha bir kolay olacaktır. ama melankoliktir geç kalan insan. takılır kalır geçmişe. çamura saplanmış bir araç gibi debelenir durur geçmişin geç kalmışlıklarından kurtulmak için. ama kurtulamaz. kısır döngü içerisindedir, farkına varmaz. işin bir garip yönü daha vardır, hayata geç kalmak iki yönlüdür geçmişini kaçıran insan geleceğini yakalamakta da zorlanır. ikisi arasında gerildikçe gerilir, hangisini yakalasam muamması yorar bünyesini, zorlar. ama dayanıklı kılar bu zorlanma onu, dirayetli yapar. farklı bakış açıları geliştirir hayata karşı. hayatın ondan esirgediklerini hep koşarak yakalamak ister.
yanına birisini aldı mı daha bir kolay koşar hayatın peşinden. kimbilir yakalayanlar bile olur. geç gelen mutluluk der kimisi buna kimisi hayatın baharı. ne denirse densin yaşayan bilir hayatla arasındaki mesafeyi sıfırladığını. kaldığı yerden tertemiz yaşamaya başladığını. işte o zaman bambaşka olur geç kalan insan. dikkatli bakın onlara, yaşıtlarından daha azimli, daha hırslı olduklarını, hayatı daha dolu dolu yaşadıklarını göreceksiniz. geç kaldıklarını mı yaşıyorlardır? kimbilir? onlar hayatlarını doldurmaya çalışıyorlardır. belki torunlarına anlatacakları hikayeleri depoluyorlardır. dikkatli bakın onlara, çünkü onlar sizi gördüklerinde gözünüzün içine bakıyor olacaklardır belki sizden de alacakları bişeyler var mıdır diye?
kırıcıdır hayata geç kalmak. bir sonraki durağı yoktur hayatın koşup yeniden bineceğiniz. hayat durmaz, yoluna aynen devam eder. tek şansı hayatı kaçıranın, ondan daha hızlı koşmaktır. o yüzden çok daha çabuk eskirler hayatı yaşayanlara göre, çok daha çobuk yorulurlar. bakın onlara, bakın gözlerimin altındaki mor halkalara...bunlar hatatın ardından koşarken yuttuğum tozların izi.
Yaşıtlarım okulu kazandı, evlendi, çoluk çocuk sahibi oldu, ev aldı, araba aldı, telefonunu yeniledi, tatile çıktı, şu an şunlar popüler, onu da alayım, oraya da gideyim, şunu da yapayım diye uzar gider.
Gündem ne, sosyal medyada konular ne, her şeyi okuyayım, o konuda da bilgim olsun, tüm dizileri, filmleri seyredeyim, kedi videoları ve fotoğraflarına bakayım, Avrupa maçlarından haberim olsun. E, tamam da nereye, hangi birine yetişeceksin? Şimdi sakin ol ve hayatı daha basit yaşamaya çalış.