bu içine edilesi dünyada kimseyi çok fazla umursama. unutma ki, kimse de seni pek fazla umursamıyor. herşeyini insanlarla paylaşma, hele endişelerini ve zaaflarını asla! kimse sana açıksözlüsün diye madalya takmayacak. "sadece ben" deme ama "önce ben" de. annen hariç kimse seni kendinden çok sevemez; kimseyi onun üstünde tutma. son olarak, sinirlenme... öfke, hem sağlığından eder, hem de çok yanlış şeyler yaptırır. her zaman sakin ol.
insanlara fazla güvenmeyin, sevgili peşinden koşmayın, çok konuşmayın, cok susmayın, doğru olun, dürüz olun, saygılı olun, yardım sever olun, bir başkası için üzülmeyin, sizi sevmeyeni sevmeyin, sizi seveni sevin.
17 yil once, bugün dunyaya geldim ve sana sunu soyleyebilirim ki etrafta gordugun her canli gelip geciyor bir sekilde. Zaman da gittikce kotulesiyor. Egit kendini, her duruma bagisiklik kazan.
ip atlayabileceğiniz, mahalle maça yapabileceğiniz, rahat rahat koşturmaç oynayabileceğiniz ortamlar kalmadı, pek müstakil eve rastlamakta mümkün değil ki bahçesinden meyve aşırabilesiniz. Taso, leblebi tozu, kara şimşek, a takımı, taş devri, Bugs Bunny ve arkadaşları, pazar günleri kazanda ısıtılan suyu tasla dökerek yıkanma devri filanda bitti. Sobanızda yok ki üzerinizde patates, kestane pişirip portakal mandalina kabuklarını üzerine koyun. Bilgisayarınızla koşturmaç oynayıp iphone ile ip atlarsınız artık. Mp4 ile patates ve kestane kavurdunuzmu tamamdır. Şanslısın hayata yeni gelen çocuk. Tadını çıkar tabi tadı kaldıysa.
gerizekalıca tavsiyelerdir. mal olarak algılanmanıza neden olacaktır.
şuna bakın, yeni doğmuş biri daha "anne ben acıktım"ı bırak, "anne" bile diyemezken, dedi diyelim. okumayı en erken 6 yaşında sökecekken ve sözlük gibi kavram olduğunu öğrenip buraya gelecek ve ondan sonra bu yazdıklarınıza kulak asacakken girdiğiniz bu entry'ler çok komik.
"ne kadar da düz bu adam!" demeyin, sürrealistliğin, duygusallığın da bir sınırı var.