Dün bir tır devrildi. O kazaya giden polislerin üzerine ise başka bir tır.
Saman balyalarının altında polis aradım 2 saat. Biri havasızlıktan ölmüştü. Uyuyor gibiydi sanki. Yarası beresi bile yoktu.
Diğeri sedyede elime sarıldı. Bacaklarımı hissetmiyorum abi dedi. Ben de hissetmiyorum aslanım. Hava soğuk kaç saat ıslak asfaltta yattın dedim gülümsemeye çalışarak. Eğildim elinden öptüm saçını okşadım.
Hayatın kendisi zaten iç burkutucu bir şey; çok fazla ölüm ve acı var, buna karşılık çok az sevgi ve merhamet... ama mutlu olmak için ufak tefek bahaneler bulmaya çalışıyoruz işte.
HAYAT GERÇEKTEN ÇOK ACIMASIZ, GÜZEL KALPLi iNSANLARDAN ZiYADE KÖTÜ KALPLi (ART NiYETLi iNSANLAR DAHA ÇOK VAR, MAALESEF HAYAT ADALETSiZ, ADiL DEĞiL HERKESE EŞiT DAVRANILMIYOR, HAKLI MASUM iNSANLAR SEĞiL SUÇLU, KÖTÜ NiYETLi iNSANLAR DAHA ÇOK SAYILIYOR,SEViLiYOR, BUNLARI SÖYLEMEK iSTEMEZDiM, AMA GERÇEKLERT ACI.
Bugün güne çok iyi başlayamadım her şey üst üste geliyor bu ara artık yoruldum galiba heves meves kalmadı.
bütün gün bitse de gitsek modunda takıldım durdum gerçi pek durulcak gibi değildi çok ta soğuktu bugün.
öğlen bi ses duydum arkamdan.
-Bugün ben ağlayacaktım ama seni özledim o yüzden ağlamadım.
Sarıldım. baktım o da üşümüştü hem mutlu oldum hem ağlamamak için zor tuttum kendimi.
Daha Üç gün önce ağladığımız şeyleri bugün sahte bir gülüşle veya dalgaya alarak anlatmaya çalışmak. Kimseye duygusal açıdan yük olmamak için, insanların başını daha fazla ağrıtmamak için… bazen empati yapmaktan acını bile tam olarak yaşayamıyorsun…
Bugün arkadaşlarımla buluştum bir kafede. Çocukların hangi yemekleri yiyip hangilerini yemediklerini konuşuyoruz. Ben dedim ki kuru fasulyeyi de seviyor bizimki yapıyorum sık sık. Arkadaşım da dedi ki "ben hiç sevmiyorum, hiç yemiyoruz", "benim eşim de çok seviyor hatta" dedim.
"işte" dedi "benim eşimde çok severdi, bizde eskiden çok yerdik ama eşim öldükten sonra yiyemedim" dedi. Ne diyeceğimi bilemedim önce. "Canım öyle oluyor" diyebildim.
insan sevdiği insanı kaybettiğinde onun çok severek yediği yemeği yiyemiyor.
Bu hissi kimse yaşamasa keşke.
Boğazım düğüm düğüm oldu.
Cem yilmaz in bir filminde -hangisi unuttum- bi kadin var ahlak bekcisi namazinda niyazinda
Cem yilmaz diyor ki "eskiden cok orospuydu bu kari, sonradan tersine costu"
Bu isin argo esprisi.
Ama taciz goren, tecavuze ugrayan kadinlarda filan cok goruluyor kendini dine adamak.
Dunya hayati nasil tiksinti yaratmissa anca dinle biraz huzur buluyorlar.
dun aksam bizim burda, halkalı da arenapark ta, avm de yuruyordum.
bi cocugun tisortu gozume carptı.
ustunde: -please dont hurt me.. -lutfen bana zarar verme, lutfen canımı acıtma-
yazıyordu. icim buruldu. ühü.
ilk sevgilim. ayrıldık. tamamen benim gerizekalılıgım affedersin. o bir hafta abartıyorsam sefersizim bi 200 kere filan aradı. acmadım.
o sırada en samimi erkek arkadasına demis ki:
-kıza bir cicek almak bile kısmet olmamıstı daha. kapısına cicekle gitsem acar mı?
öğrencilik yılları, yurtta kalıp disiplin alında yaşamaktansa kendim gibi 2-3 serseri bir olup ev tuttuk.
rahmetli babam para yolluyor ve evin kirası, okul vs giderler karşılanıyor, ayın 15'ine kadar vezir gibi yaşıyoruz. içkiler manitalar evde alem yapıyoruz. para gelince ayın 15'ine kadar vezir gibi yaşıyoruz, para ayın 15'inden sonra bitince rezil gibi yaşıyoruz ama kimse bilmiyor.
yerden izmarit alıp içtiğim oldu ama bir paket sigarasını masada unutan veya düşüren insana sigaranızı alın dedim, kimseden (ikram hariç) sigara istemedim.
paketim olmamasını öksürük rahatsızlık azaltma bırakmaya çalışma olarak açıkladım.
simit yediğim simitle karnımı doyurduğum günler oldu ama arkadaş akraba (enişteme, dayımlara) ziyarete giderken/çağrıldığımda yolda simit yedim ve yemek saatinin geçmesini bekledim.
kimseden bir şey istemedim, bir insan olarak bizi yaratan allah'a bile bana can ver diyerek doğmadık, bu hayata gelmedik ve hep dua ederim, yaşamak için değil de hayırlı ölüm yaşamam için; kimseye yük olmadan ve kimsenin eline bakmadan ölmek...
öldüğümde inşallah yağmur çamur kar buz don olmaz, mezarımı kazanlar ""ibne tam da ölecek zamanı buldu" der toprak çamur kar don olduğu için, cenazeme katılanlar üstüm başım ayakkabılarım battı der.
bomba üretirken bir anda soba yapımına geçmek zorunda kalan ''şakir zümre''
gibi bir değerin tarihin tozlu sayfalarında unutulması.
''türk hava kuvvetleri'nin ve türk kara kuvvetleri'nin ihtiyacı olan ilk silah ve cephaneler, ilk türk denizaltı su bombaları, şakir zümre fabrikası tarafından üretildi.
100 kg, 300 kg, 500 kg, ve 1000 kg’lık uçak bombaları ve çeşitli yangın bombaları bu fabrikada seri olarak üretilmiştir.
türk deniz kuvvetlerinin gereksinimi olan çeşitli boylardaki su bombaları ve cephaneler de fabrikanın seri üretimleri arasındadır. ilk türk denizaltı su bombaları da bu fabrikada üretilmiştir.
şakir zümre fabrikası, yalnızca yurt içi ihtiyacı olan üretimle yetinmeyerek, 1937 yılında yurt dışına, hatta yunanistan’a silah ve cephane ihraç etmiştir.
2. dünya savaşı'nın sonunda, abd'nin yaptığı silah yardımı sebebiyle şakir zümre fabrikaları, silah ve cephane üretimini terk ederek, türkiye’de büyük isim yapacak olan "şakir zümre" marka sobalarını üretmeye başlamıştır.''
-alıntı-