bugün

açık oylayan yazarın aslında herkesi açık oylaması. içinden birşeyler kopar gider, tam kendini yazdığını özel hissedecekken.
ayakkabılarının eskidiğini düşünürken, ayakları olmayan birini görüp hüzünlenmek ve şükretmekle devam eden durum.
bir ucu keşke'ye bir ucu belki'ye çakılı bir köprünün üstünde sallanıp duruyoruz. vay vayy.
bu sabah yağmurlu havada kapıdan apartmanın içerisine aldığım pisiciği, daha ben yeterince uzaklaşmadan kovalayan kalpsizlerin varlığı. Hayır ne olacak orada uyusa, biraz ısınsa?
Amerika ve Rusya Suriye üstünde güç gösterisi yaparken zenginlerin ülkeden kaçarken garibanların perişan olması.
Lisedeyken okulum 12 km uzaktaydı. Sabahın köründe kalkar, belediye otobüsüyle gider gelirdim. Lapa lapa kar yağan bir gecenin sabahında yine kalktım ve götüme Ayaz yiye yiye otobüsle okula gittim. Ve duyduğum ilk şey: "kar tatili oldu niye geldin ki"

O yolu çektiğime mi yanayım, internete yetişemediğime mi yanayım, götüme yediğim Ayaza mı yanayım? Yanayım yanayım ateşlerde yanayım!
Bugün bu detaylardan birini daha yaşadım bizzat! dönerciden bir köfte bir de tavuk döner istedim! paket yapmasını söyledim ve o çalışınca ben de malzemesini bol koyar mı koymaz mı acaba diye düşünüp bekliyordum ayakta! derken birden Arkama döndüm ve o sırada fukara giyimli, hali perişan bir yaşlı dede bana bakıp yemek ya da para istercesine tebessüm ediyordu. tekrardan önüme bakıp kendi kendime muhakemeye başladım; acaba ona da bir ekmek arası ikram edeyim mi etmeyeyim mi, gerçekten ihtiyacı var mı yoksa istismar mı ediyor milleti, acaba kendi hatasından dolayı mı düşmüştü bu hale yoksa feleğin sillesini yedi de mi bu hale düştü ve ya da şansını mı denemek istedi, ne gelirse kardır diye? kararımı vermiştim tam; akşam yemeği yemem bugün o payımı dedeye veririm diye ama Arkamı döndüğümde adam gitmişti! Kısa bir süreliğine nefesim tutuldu ve kendimden çok utandım ve umarım birileri beni izlemiyordur diye düşündüm çevremde yoksa bana lanet okur diye! o ekmekler boğazımdan geçecek değildi gibi ve geçmedi de; alıp diğer iki ihtiyaç sahibine verdim onları; bir nebze De olsa Vicdanım rahatlasın diye! doğrusu ve yanlışı apaçık belli olan bir durumda bile insanın kararsız kalabilmesi ne kadar da garip!
bilek güreşi sırasında kolunu kıran bi hastayla konuşurken "annenler kızdı mı?" diye sormam üzerine "babam çok kızmadı" daha kısık bi sesle ve gözlerini kaçırarak "annem yok" cevabını almam.

içim burul burul burkuldu. kocaman adam karşımda 5 yaşında gibiydi.

hayatıma edit; sana ne milletin annesinden!
görsel

ablacım bu kadar mı seviyorsun lan hayatı?
sabah saatlerinde balkona sigara içmeye çıktığında gördüğün,duvarlara sürünerek,zar zor yürüyen bir çocuk.

sabahın altısında hayatı sorgulatır.
açık oylayan yazarın aslında herkesi açık oylaması. içinden birşeyler kopar gider, tam kendini yazdığını özel hissedecekken.
bir gün bütün sevdiklerinin ölecek olması.
prizin yatağa uzak olması.
https://www.youtube.com/watch?v=xB6_wsOVzR0
http://www.youtube.com/watch?v=aTsMTIofG2Q
https://www.youtube.com/watch?v=JCguq3hTC2M
Eve yemek sipariş ettiğinizde siparişi yaşlı bir adamın getirmesi.
Birşeyler kötü gittiğin de iyiye gider diye ümit etmek. Normale dönünce düzeldi sanıp mutlu olmak.
Düğünün başlamasına dakikalar kalmıştır, nikâh memuru beklenmektedir. Salonda misafirlerin sıkılmaması için rastgele muzikler çalınmaktadır. Bir yandan duvaklar örtülür vs. Heyecan ve mutluluk iç içedir, gülücükler saçılır derken... o şarkı duyulur: bana bir masal anlat baba... ve gelinin içinde düğün başlamadan biter. tıpkı bir daha asla babadan duyulmayacak, sonsuza kadar biten masallar gibi...

Edit: siz insan değilsiniz be... beddua edip umarım başınıza gelir de demiycem. Elbet yaşayacaksınız zaten o zaman anlarsınız ..
Sessiz olun ve etrafınızfaki herkes sinirden çatlasın.
açık oylayan yazarın aslında herkesi açık oylaması. içinden birşeyler kopar gider, tam kendini yazdığını özel hissedecekken.
Izmır ' de bir kadın tanıyorum ; kocası uyuşturucu bağımlısı hem de kadrolu bir memur. Kadın görücü usulü evlendirilmiş, muhafazakar bir ailenin kızı. Tesettürlü.
Kocasından sık sık şiddet görüyor. Kocası evlerine yiyecek- içecek çoğunlukla almıyor. Bir de minik oğulları var.

Bir gün dolapta sadece salça varmış. Kadın erkenden evden çıkmış ve aile hekimine gidecekmiş gibi sıra fişi almış. Oradan da annesinin evine gidip demiş ki " anne ben kan vereceğim diye kahvaltı yapmadım bir şeyler yiyeyim" sürekli aklıma bu kısım geliyor. Ailesine 3 sene hiç-bir sey anlatmamış. Belki çare olmayacaklarını bildiği içindi kim bilir?
Bir gün tak etmiş, evine dönmüş çocuğu ile. Kendi ailesinin durumu baya iyi. Dükkanları, bir apartmanı var bu insanların ama boşanmaya karşılarmış. Düzelirmiş. 3 yaşındaki torunlarını bile düşünmediler yani barıştırdılar. " içmeyeceğim " demiş , sözler vermiş. Çok inandırıcı zaten.

Peki bugün ne duydum dersiniz? Bu kadının kızkardeşi var yaşı küçük sayılır . Gitmiş bu adamın erkek kardeşine aşık olmuş. " evleneceğim " diye ağlıyormuş.
Hayır evlensin de bu adamın erkek kardeşi de uyuşturucu bağımlısıymış. Ablası ne dediyse vazgeçiremiyor. Aklı bir karış havada o misal.

Çok üzüldüm. Belki böyle bir sürü çocuk var. Babalarının erişemeyeceği bir yere nasıl saklıyor anneleri bu çocukları evde?
Peki bu aileler bu haldeki kızlarını nasıl böyle evlilikleri yürütmeye zorluyor? Nasıl 30 kere ümre ' ye giderken evde aç oturan kızlarına bir market alışverişi bile yapmıyor? Bir yanda böyle alıklıklarının kurbanı olan kadınlar varken bir yanda da ailesinin kurbanı olan kadınlar. Korkular içinde , baba sevgisinden mahrum psikolojisi hızla bozulan bir anne ile büyümek zorunda kalan çocuklar.
başlığı okuyunca, aklıma gelince, o kadar içim burkuldu ki yazamadım. bu da iç burkan detaya dahil mi?
işe gitmek zorunda olmak.
gerçekleşmesini istediğin bir şeyin aslında gerçekleşmeyecek olduğunu bilmek.