Denizde görülen yolcu gemisinin fotoğrafını çeken insanlardır.
Bir onu gördüğü için heyecanlanıp fotoğrafını çeken insanlar var birde o geminin içinde o an bulunup eğlenen insanlar.
(bkz: adaletini seveyim dünya)
bildiğim en eski fotoğrafımdan en yakın zamanda çekilmiş olanına kadar sıraya koyduğum bir albümüm var. askerlik okul köy gençlik,çocukluk ne gelirse işte aklınıza. baştan sona ya da sondan başa doğru bakarken fotoğraflarda yakınımda olanların bir çoğunun bu gün hayatta olmadıklarını farkettim. değil benden yaşca büyükler kendi akranlarımdan bile bir sürü insan göçüp gitmiş. baba tarafımdan kimse kalmamış zaten alayı ölmüş. oysa ne güzel gülümsemişiz o balkonda kocaman bi aileyiz biz der gibi. yaklaşık 20 kişi saydım fotoğrafta şu an ben dahil sadece 7 tanesi hayatta. ben her memleket izninden dönüşte tanıdığım herkesle helalleşiyorum lan. bi daha ki sefere geldiğimde geride bıraktıklarımın hangisini yerinde bulamayacağım bilemiyorum. aklıma geliyor da,bir gün birileride benim içinde olduğum bir fotoğrafa bakıp işte bu da benim hayatıma dokundu ve öldü der mi acaba ?
Aldatılmaktır o. Aptal gibi boynuzlandıgını ögrendiğin gündur. Sonra fark etmektir herkesin aslında aynı olduğunu.icindeki umudu öldürmektir. Bir kac ay sonra aynı evi paylasacagini esin olacaginı dusundugun insanın aslında hicde oyle biri olmadigini gormektir bazen. Neyse ki Allah daha acı bir durum göstermesin
Deşarj olamamak. Tatil yapamamış olmak. Lanet okula başlarken içimde okula dair hiç bir isteğin kalmayacak olması. Nefret ediyorum artık. Bir şeyler yapmak için debelenip gençlik dönemimi mahvetmek için olanca gayretimle ilerliyorum. 21 yaşındayım ancak 61 yaşında hissediyorum.
Ağzını kırdığımın yaz tatilinde tatil yapamamak iç burkar arkadaşlar.
geçen hafta hastanedeyken içimin en derininde yaşadığım acı veren andır.
o an kendi derdimi unuttum. insanın gözyaşı birikir genzine gelir de yutkunamaz hali vardır ya..
serum alıyordum yatıyordum yatağımda. yanımıza çok hasta olmuş bir bebek geldi. benim gibi serumluydu o da. kilolu bir bebekti damarı bulunamamış elinin üstüne takmışlar ama serumu ilerlemiyordu. bebeğin bileğine serum ilerlesin diye bastırdıkça benim içim acıyordu. serum hala ilerlemeyince annesi ve babası ''öl de kurtulalım artık!'' diye bir sürü şey saydırıyorlardı. bebek öyle bir ağlıyordu ki hiç susmayacak, ağlaması hiç bitmeyecek sandım. ne biz ailesine karışabiliyoruz ne de onlar bizi dinleyecek hal ve tavırdalardı. bir insan bebeğine neden öl der ki? yapmasaydınız o zaman kardeşim demek istersin ama olmaz. hır gür çıkmasın istersin.
o bebek şu an nasıl oldu, iyileşti mi, annesi ve babası ona kötü davranıyor mudur? soruları beynimde hiç bitmeyecek gibi.
Ahşap bir gemide, sessiz sakin denize doğru ayağını uzatip bir yandan sevgilinle hayal kurarken telefona gib'den mesaj gelmesi "yapılandırmis oldugunuz trafik cezasının ve Mtv odemenizin son günüdür" ve akabinde gerçek hayata dönüş.