Bir şeyleri Kaybetmek ve kaybettiklerini kazanmak için harcanılan zaman bütünü. Öyle ya da böyle, genelde insana kendini ve benliğini unutturandır kendisinin* içerisinde var olan biraz daha iyi Yaşayabilme telaşı ve arzusundan dolayı.
insanı her gün can sıkıntısı, depresyon, anksiyete, öfke, hüzün, anlamsızlık ile kemiren sahtelik ve umutsuzluk dolu aptal süreç. Koyu ve derin bir karanlığa sürekli düşüş hali. Saçmalık tekrarı. Sıkıcılık anıtı.
Bu kadar uzun olup bu kadar verimsiz olan bir filmi en son ne zaman izlediğimi düşündürten zeki demirkubuz filmi.
Bunu bir de oscar a göndermişiz, vay ki ne vay.
Filmin ismi güzel konulmuş, hayattan bir film. Ama fazla hayattan. Film yapıyorsan 1-hikayen iyi olacak 2-hikayen iyi değilse diğer sanatsal fonksiyonlardan yararlanacaksın.
Bunda ikisi de yok. Sürekli arkadan gelen tv sesi, sürekli bi arabada muhabbet. Sahne bitmeden diğer sahneden dialog duymamız falan...
Ekşiciler sansür diye viyaklamış, ulan iki küfür sansürlenmiş ne zırlıyorsun, duymadığınız şey sanki aq ipneleri sizi.
Gören de essahtan bi dialog var sanır filmde. Rakibi nbc gibi zeki de dialog konusunda traş.
Doğu demirkol ve başrol oğlan iyi, oglan bi karış uzun olsa (boyu muhtemelen 160-65 civarı) piyasanın en iyi jönü olurdu.
kendisini bulamamak icin varolanin anlamini aramak beyhude bir ugras. sonucta anlamlari kendin veriyorsun. o yuzden de kurcalayip kurcalayip kendine cikiyorsun her seferinde.
inanmak, kurmak, kurduguna inanmak... ve bazen bazi kurduklarina rastlamak isim babasi oldugu bir sarkida.
tanri gibi yaptigini unutmak, oyuncagini kaybetmis cocuk agliyor. yoklugundan cok, bir daha bulamama korkusu. bir sansin daha var...
deprem. yurdisindayim. televizyondaki goruntuleri gorunce gozlerim doluyor. kendimden cok sevdiklerime zarar gelmis olabilecegi korkusu. 8 saat boyunca telefonun tekrar ara tusuna bastim. "ve hayat herkes evindeyken dur dedi artik" "ve hayat ki canina tak etmisti dur dedi artik" yine bir sansin daha var, bu son olamaz, her sey onunde kayip gidiyor, her sey onunde kayip gitmeye devam ediyor... aci da, korkuda, sevgi de , nefret de bu hayatin anlamlarindan.
bir bakiyorsun bir ışık bu anlam, bir bakiyorsun once mor olmus, sonra turuncu.
yine bir sansin daha var... farkli bir seyler yapmaya calisarak aramaca. kendi karanliginda cigliklar atmak ya da aydınlık isiklarda oynayan bir aktor olduguna kurmak kendini.
yaptiklarinin farkliligini anlamayanlarla sarildigini hissettiginde yalnizlik sacmaligi, cunku o da bir kurmaca.
bir daha inanmak. kurduguna inanmak. kosmak, kosmak, zamanin gerisinde kalmamaya cabalamak. bunlar sadece turuncudan pembeye gecme cabasi.
"farkli yuzler, bazen yaninda, bazen arkanda" .
mantigi duygusallastirmak ya da duygusalligi mantiklastirmak. olmak ya da olmamak. tekrar ikiye donus. bir. dogum. iki. birliktelik. bir. olum. iki. ask. bir. ayrilik. tekrar ikiye donus. bir.
her sey devam eder, daha nereye kadar gider bilinmez.
"dunya yikilsa anlamaz miyiz?"
kirik duslerimiz renkli kapli defterlerimizde, 'yalniz sarki' icine islemis ruhlarimizda?
bana anlarmisiz gibi geliyor.
bir sansin daha var... hayat ilerledigi muddetce iyi ve kotu gunler yasama islemi surdurulmeli..
tum bunlari neresinden mi anliyorum 'hayat' in?
her seye inat keyif de veren melodisine dikkat ettiniz mi?