bir hiclik ugruna didismek, savasmak, buyumek, gelismektir. shakespeare'e göre; "hepimiz yaşam denen sahnede aktörleriz."
ne icin oldugu cok bellidir. olum icindir hayat. tek gorevi olume iyi hazirlanmaktir. kisisel fikrim ise, hayat metallica'nin no clover sarkisinin sozleri gibidir." ardindan gorulur ki; tunelin sonundaki dindirici isik, sana dogru gelmekte olan bir yuk treniydi sadece." butun insanlarin bir istasyonda bulusup, trenin gelmesini bekleyip gitmek istedigin yere varmiktir. treni bekledigin anlar, beslediklerin umuttur. ama acimasiz bir seydir iste. umutla bekledigin tren gelmez, heyecanlandigin farlar sadece bir yuk trenin faridir. insanligin hayati o gun biter iste. bir yuk treni gelir sana carpar. komik bir trajedidir. yasamak olmektir( to live is to die).
seyduna türkülerinden biri. kazım koyuncu seslendirmiştir.
--şiir--
kaçağım, eşkiya aşklar yaşarım durmadan
kaşla göz, dağla uçurum arası konar göçerim.
sürgünlüğümü yurtlanmaz yerleşik sevdalar,
sığsın ısterler defnelerim, küçücük saksılarına.
yetmez, dağbaşlarının teslimiyeti ıstenir,
ya katlim, ya ıhanetim.
bilmezler bir başka yolu olduğunu.
yani ben, eşkıya her yanı pusu.
gözlerindeki dumanlı dağlara sevdam,
zülfünde gölgeye sığınmam bundandır
o zaman keyif çatarım silah diye
sevdanın doruğuna.
buzullar erir nehirler yatak değiştirir
sevdalarını işıklarında yıkarlar
sonra da yürekleri seslerinde
gürül gürül akarlar
çıplak suretleri dağ başlarını resmeder
o dem ıklim değişir, hüzün olur.
yüreğimden gayrısına sır vermediğim doğrudur,
kaçaklıktır.
hadi gel şahrud'um dağlara gövde verelim,
göğsüm tahtasının altı ol.
yoksa vuracak beni hasretim bir tenhada
yakışır mı bir kaçağa ecel eliyle ölmek?
--şiir--
hayat denen sonsuzluğun
karşısında bir çocuğuz
düşe - kalka büyürken
kalkamayız birçoğumuz
bu hayat böyle mi olur
düşen hep yerde mi kalır
gün olur belin doğrulur
kim n'olacak belli m'olur
ama bitmez yolculuklar
belki biraz canın yanar
düştüğün yerde doğrulup
başlar yine ılk adımlar
bu hayat böyle mi olur
düşen hep yerde mi kalır
gün olur belin doğrulur
kim n'olacak belli m' olur.
bazen istediklerimiz yaşamımıza uyarlanamaz, uyarlama senaryosu hazırlanır beynimizde, bu böyle olsa, şu şöyle olsa deriz içimizde sesle muhabbet ederken, bu senaryo neticesinde hayal ettiklerimizin gerçekleşen kısmıdır hayat.
her bir nefes alışımız, her yeni gün, her gözümüzü açıp kapadığımız, her anımız,güneşin hergün doğuşu ve her akşam batışı, her gülüşümüz,her bir tebessüm, her kapıyı çalışımız, el sallayşımız her gidenin ardından, damla damla akan her gözyaşımız,merhaba demek her yeni doğana ve son bir veda arkandan bakana...
senden nefret ediyorum hayat! daha sekiz yaşında topumu patlatan mahallenin abisinden nefret ettiğim gibi, çok sevdiğim sigortacılık dersinden beni bırakan öğretmenden nefret ettiğim gibi. herşeyimi vermeye hazır olduğum insanın beni bir piç gibi oratada bırakıp gittiği günden beni seven ama bir türlü anlayamayan insalarlarla dolu bir yaşamı bana yaşattığın için senden nefret ediyorum. vucudumda açtığın o gizli kalmış kulubedeki insanı hayata döndüremediğim için senden nefret ediyorum ve seni sevmiyorum hayat bir gülün dalından koparılmasını sevmediğim gibi. ey hayat sen bana bahşedilmiş en büyük hediye olsan da senden nefret ediyorum. düşündüklerimi, umutlarımı ve hayallerimi acımasızca çürüttüğün için...
artık siktir git be hayat ben denedim seni yaşamamayı ama beceremedim sen git artık benden. ah inançlarım olmasaydınız bu kahbe hayat belkide daha bi güzel siktir edilirdi bu bünyeden...
çok garip, çok boktan çok ta güzel bi şey. ama tek bir kere yaşayabilmemiz kötü. mesela bu satırları yazarken ki zamanı bi daha yaşayamıyosun başa alamıyosun. pause tuşu felan yok amına koyum.. allah abi keşke programlarken ekleseydi onları.. ama belki başka bi evrende farklı bi yazılım kullanmıştır. ileri alma geri sarma tuşları felan koymuştur.
tadını çıkartmadığın sürece kabusa dönüşebilen ve ayakta kalmak için mücadele gerektiren süreçtir. zaman zaman boş ve gereksiz hissedilirken bazen de varlığın tespit edildiği ve karşılığında şükredildiği varolma hali..
sadece "bir varmış bir yokmuş" tan ibaret olan süreç. oysa masallara giriş cümlesi sanırdık hep bunu. belki de içten içe hayatın felsefesini kazımak istemişlerdi beyinlerimize, kimbilir...
bugün olan her şey belki yarın olmayacak. belki ben de olmayacağım yarın; ya da olan biten her şey eksik kalmış olacak. dün vardın; şimdi yoksun...
bir zamanlar uğruna mücadele ettiğim, insanlar, duygularım; bugün yoklar mesela. yerini almış yenileri...
hepimiz birer hancıyız bu hayatta; yolcular değişiyor... hayatın kuralı bu, kabullenmek lazım. önüne bakıp elindekileri değerlendiren insan yaşıyor; geçmişe bakıp kaybettiklerini kurtarmak isteyen her insan ise, kocaman bir denizde boğuluyor...
hepimizin hayatının tek cümlelik özeti işte bu: bir varmış, bir yokmuş...
sürekli kendinize bir şeyler kattığınızı düşündüğünüz aslında sürekli sizden bir şeylerin koptuğu ve farklı şekiller aldığımız bir süreç. bir şey katmıyor kısaca, fazlalıkları alıyor, siz fazla görmeseniz dahi, bir şekilde alıyor..
kalıplaşmış ve saptırılmış değerlerin şekillendirdiği, insanı her gün yeni bir sendroma ya da krize sokmayı amaçlayan, küçük mutluluklara değer veren ve sabır gösterenin, tüm tatsızlığına ve durağanlığına rağmen yürüyebileceği uzun yol.