güzel bi isim olabilir diye düşündüğüm ve de zaten asmalı konak'ta baharla seymenin çocuklarına koydukları isim. haa onlar koyduktan sonra ben vazgeçmişimdir, olsundur, o ayrıdır.
yaşamış olduğumuz , içinde bulunduğumuz an ve sonrasıymış
nasıl geldiğini ve geçtiğini anlamak zor diyorlar.
çok güzel ve çok değerli olduğunu da söylüyorlar.
çok sevilmesi gerektiğini ve büyük bir tesadüfler yumağından ibaret olduğunuda duydum
sonuna yaklaştığını hissedenler hiç bitsin istemezmiş.
bakalım görücez..
doğarsınız, ilk anda aldığınız nefesle birlikte ağlarsınız, bilmediğiniz bir şey ciğerinizi yakmıştır. bebeklik evresini geçirirsiniz mutlu veya mutsuz, fark etmeden geçen yıllardır bunlar. en sorumsuz olduğunuz yıllar 1-1,5 yıl sürer, başlarım böyle hayatın içine diyip kakanızı bile yaparsınız. ama bebeksinizdir, amanda çiş yapmış diye sevinirler bu duruma.
sevindikleri ve sizin de sallamadığınız bu çiş yapma mevzusu daha sonra sürekli başınıza kakılmaya başlar. çocuksunuzdur daha ve anlamazsınız, ben bebekken de yapıyordum ne değişti ki dersiniz küçücük kafanızda. 2 yaşında bir büyüksünüzdür artık. çiş yapma mevzusu bundan sonra ise batırmak anlamını yüklenir. sorduğunuz öğrenmek istediğiniz her konu üff olarak geri döner. dişiniz düşer ve ağlarsınız, düşmesin dersiniz, bir parçanız ayrılmıştır sizden. ama ağlamanızı yanlış anlarlar, yüreksiz olursunuz. yüreksiz şekil değiştirir ve okul hayatınıza kopya ile geri döner. kopya çekmez ve bunun için salak damgası yersiniz. salaklık da değişir zamanla, daha önce kavga ettiğiniz oğlanlar gözünüzde bir anda değişmiş ve hoş çocuğa dönüşmüştür. ama açılamazsınız ve salak olursunuz. okul biter çalışma başlar, kendinizi o kadar kaptırırsınız ki çalışmaya, ilk solukla bağlandığınız hayata sadece seyirci olarak katılmaya başlarsınız. çalışma azmiyle dolu bir şeyleri başarmak için umutlu bir birey. ilerlersiniz. sonra aşık olduğunuzu sanırsınız. evet bu bir sanma ve yanılsamadır, bitirdiğinizde anlarsınız. bitmiştir ama sizi de bitirerek. kalbiniz acır, eski kavramlarınız geri gelir; ilk yanma, yüreksizlik, salaklık ve yeni bir kelime pişmanlık…
pişmansınızdır, öfkelisinizdir. güveniniz yıkılmıştır. nedenlere niçinlere ve keşkelere düşer içiniz. hayat artık aşksızlıkla bağlantılıdır sizin için. kendi kabuğunuza çekilirsiniz bir dönem. duvar örersiniz başka kişilerle kendinizin arasına, halbuki tek uzaklaştırdığınız kendiniz olmuştur, kendiniz ve hayatınız. zaman geçer, aleyhinize kim bilir kaç defa akrep ve yelkovan birbiriyle buluşur ve günleri bitirir. sadece kafanızda yankılanan tik tak sesidir. duymamak istersiniz.
bir sabah kalkarsınız derin bir uykudan uyanırmışçasına, çevreniz size yabancıdır. her şey yabancıdır. eski çevrenizde yeni bir insan olmuşsunuzdur artık. hayat aşk değildir mevzusuna döner olay. bu da yanılsamadır. aşk sadece karşındaki insanı sevmek değildir ki, kuşu, çiçeği, trafiği, kalabalığı, yalnızlığı, kitapları, işi, aileyi, dostları, açlığı, tokluğu, 4 mevsim, yağmuru sevmektir. bunu anlarsınız sararan zamanlarda.
hayat, bazen acı bazen ise tatlı yönünü gösterir. her nefesinizle birlikte yeni yeni bilgi sunar size. onu anlamak veya reddetmem kişinin kendisine kalmıştır. işte hayat bu noktada ikiye ayırır insanı, kazananlar ve kaybedenler. kazananların kupası madalyası kendilerini bulmaktır. kaybedenlerinki ise kendisine yabancılaşmak. kendine yabancılaşmak ölüm gibidir. yaşayan ölülerin diyarında yaşamaya ve yaşlanmaya mecbur bırakır
"inanmak için görmek değil görmek için inanmak" mantığıyla bakıldığında tozpembesi tamamen ortadan kalkan zamanlar bütünlüğü. yine de hayal kurmak serbest..
artısıyla , eksisiyle , güzeliyle , çirkiniyle , yanlışıyla , dogrusuyla hakikaten yaşamaya deger dolambaçlı bir yoldur . hele bir de aşık olduktan sonra cennettesindir sanki .