hayatın ölüme, ölümün de hayata açılan bir kapı olduğunu görmeyenler, her ikisini birden yitirerek, hem hayatın, hem de ölümün anlamını kavrayamazlar. Ölümün anlamını yitirdiği yerde, hayat yaşanır olmaktan çıkar, dayanılmaz bir yüke dönüşür.
sonunun ölüme çıkmasından mütevellit o yolda uğruna verilen onca emeğin, çekilen onca ızdırabın, yaşanılan onca boktan mutluluğun bir nefes uğruna son bulmasıdır. alacağın sadece tek bir nefes. belki yarım, belki çeyrek. doğuyorsun, sonra yürümeye başlıyorsun, sonra koşuyorsun sonra fark ediyorsun ki yorulmuşsun. yormuşlar seni, üzmüşler. ama saçma salak mutlulukların da olmuş. belin bükülmüş ardından. tüm yapraklar dökülmüş bir bir. tüm hırsın kaybolmuş, damarlarında akıp giden kan susmuş. uçurumdan düşme korkusu sarmış bu kez, adımların yavaşlamış. ama ecelin yine bırakmamış senin yakanı.
yolun bittiği yeri diyorum işte. belki orası ölüm değil. bile bile uçurumdan aşağı atlamak. bile bile nefes almaktan vazgeçmek. bile bile mutsuzlukları birer birer yutkunmak, boğulmak işte. geçmişi düşünme derler böyle söyleyince. geçmiş artık mazidir, sen geleceğe bak. geleceğin neyine bakayım, sonu belli olan bir yoldan ibaret zaten. yürüsem ne olacak, yürümesem ne olacak? içi zehir dolmuş bir insanı kim kurtarabilir ki? onu sevme incinirsin, ondan uzak dur sana zarar verir, ona dokunma yanarsın. allahın belası yerde olması gereken ne söyle bana. suskunluk ne boğucu bir şeymiş meğer. yolun sonu geldiğinde her şey bitecek mi peki? belki, belki o son nefesin tam olması için bir çare bulunur.