herkesin bildiği ve doğruluğu hemen hemen herkes tarafından kabul edilen bir sözdür.
kimileri hata yapma korkusuyla, hayatını boş sayfalarla doldururken
kimileri de yapılan hataları küçük dokunuşlarla tatlı birer ayrıntıya çevirmeyi öğrenmiş ve hayatını eşsiz bir tabloya benzetebilmiştir.
oldukça güzel bir sözdür.
haklıdır da.
ancak herkes eşit şartlarda resim yapmadığı için ortaya çıkan eser de her zaman güzel bir şey olmayabilir.
bu da hayatın acımasızlığı olsa gerek.
diğer dünyada da tüm resimler sergiye açılır.
hayat, silgi kullanmadan resim çizme sanatıdır. zira hepimizin hayatı, bir resim kağıdı gibi kalemimizin ucundadır.
dileyen başarısız bir ressam oalrak sürekli karalar, çizer ve siler; defalarca en başa döner, yeniden ve yeniden. daha da kötüsü dileyen ilk başarısız çizimden sonra pes eder, resmi de kalemi de bir köşeye fırlatır; kendine ve kaderine küskün mutsuzluğa mahkum olur. dileyen ise önce resim çizeceği beyaz kağıdı, kalemi ve boyaları tanımakla işe başlar. sonra ise hayallerini ve kalbini koyar bir kefeye , diğer kefeye ise gerçekleri ve aklını. hangisi ağır gelirse başlar onun resmini çizmeye. ancak öyle titiz ve özenli çalışır ki tek bir silgi izi bulunmaz resminde. işte bu ressamın çizdiği resim "mutluluğun" resmidir.
zira hayat da bir resim gibidir. bu resmi karalamak da, silip yeniden yapmak da ya da gerçekten ne istediğimizi bilerek hiç silgi kullanmdan çizebilmek de bu resimlerin ressamı olarak bizlerin elindedir. ya bu resmi tamamen karalara bürür ve o karanlıkların içinde boğulur gideriz, ya da gökkuşağının yedi canlı rengini de kullanıp kendimize yaşanası bir dünya kurarız. ama bu her iki resimde de önemli olan; ressamın yani bizlerin resmimizi çizerken yani hayatımızı kurup sürdürürken tek bir silgi darbesine gerek duymadan; yani en az hata ile resmimizi çizebilmemizdir. yani en az hata ve pişmanlıkla mutluluğa ulaşabilmemizdir.