OYUN zehir gibi bir hızla başladı. Takımların kuvveti müsavi değildi. "Zavallılar" takımının for hattında sadece kuvvetli bir baba vardı. Karşı taraftaki "insaf-Arama" takımında ise bakkal, kasap, ev sahibi, terzi, elektrik-havagazı tahsildarı, ayakkabıcı, manav çok kurt oyunculardı. Sıkı çalımlarla Zavallılar takımının kalesine doğru tehlikeli akınlar yaratıyorlardı.
***
Ayın otuz birinde, bakkalın çırağı, bakkaldan aldığı pusulayı kasapla paslaşarak sürmeye başladı. Manav arkadan geliyordu. Vaziyet çok kritikti. insaf-Arama takımı, Zavallılar'ın kalesini iyice sıkıştırmaya başlamıştı. Ayın birinde ev sahibi de santrayı geçerek babanın on sekizi içine girdi. Baba sağa sola koşuyor, çırpınıyordu. Terzinin demir gibi bir şutu babanın "vallahi param yok" defansına çarptı. O sırada sağdan yetişen ayakkabıcı, boşluğu doldurdu, "vallahi param yok"u atlatırken "canımı mı alacaksın"a takıldı, borcu taca çıkardı.
***
Zavallılar, tacı, tahsildarın ayağına verdiler. Tahsildar sürdü sürdü, baba, tahsildarı annenin yardımıyla atlattı. Ayağına geçirdiği maaşı uzun bir vuruşla insaf-Arama'lıların kalesine gönderdi. Bütün takım kalenin önünü tutmuştu, bir anda maaş yok oldu.
Asıl büyük hücum manavla başladı. Baba, manavın arkasından dolaşarak kasti bir faul yapmıştı. Zaten sıkışınca hep böyle yapar, arka taraflardan dolaşırdı. Derhal bakkalla manav ceza çizgisinin içinden çift vuruşa geçtiler. Bomba gibi bir "veresiyeyi keseriz" Zavallılar kalesinin direğini sıyırarak auta çıktı.
Ayın beşinde baba, pusulaları dikti, "nasıl olsa ödeyeceğiz" diye sıkı bir aut çekti.
Fakat ev sahibi bırakmıyordu. Baba bu hücumları kafayla önlemek istiyor, bu yüzden de kafası pek şişiyordu. Oraya kafa vur, buraya kafa vur, nihayet ne babada kafa, ne de kafasını vuracağı bir yer kaldı.
***
Ayın sonunda insaf-Arama'lılar tek kale oynamaya başlamışlardı.
Zavallılar'ın kalesi bombardımana tutuluyordu. Bakkal, manav, kasap, ev sahibi, terzi, tahsildar, ayakkabıcı pusulaları peş peşe patlatıyorlardı. Baba bir oraya koşuyor, bir buraya koşuyordu. Evdeki halıyla defansı kuvvetlendirmek istedi. Annenin bileziklerini haf hattına soktu. Hiçbiri hücumu durdurmaya yetmedi. Nihayet sert bir icra ile kalenin ağları delindi.
Ayın on beşinde insaf-Arama'lıların skoru bir hayli ilerdeydi. Zavallılar panik halindeydiler. Ayın sonuna kadar vaziyet büsbütün bozuldu. Penaltıdan bir de tahliye kararı yediler. Ev sahibi gerilip gerilip tahliyeyi ağlara takmıştı.
***
Ayın sonunda baba, anne ile üç çocuk ve kaynanadan ibaret takımını alıp boynunu bükerek; o mahallenin sahasından mağlup çekildi. Bir dahaki ayın maçını başka bir mahallenin sahasında oynayacaktı. Kolay kolay galip gelemeyeceğini biliyordu ama, ne yapsın, maç maçtı. Ve bu ölünceye kadar böyle devam edecekti. Belki ileride bir ikramiye, bir piyango; bir sürpriz yaratırdı. Zavallılar'ın bütün ümidi bundaydı. Baba takımını kabil olduğu kadar ayakta tutmak için sık sık moral vermeye çalışıyor ve:
- Üzülmeyin, diyordu, babanız zengin değilse de, namuslu adamdır.
Ama bu kadarı hayatta galip gelmeye bir türlü yetmiyordu.