hep peşinden koşup da sizi sevip sevmediğini bir türlü anlayamadığınız bir sevgiliyle sevişmek gibidir hayatla sevişmek...
ilginç bir şekilde, size hoyrat davransa da vaz geçemezsiniz ondan.
dahası, ne istediğini de bir türlü anlayamazsınız.
ama yara bere içinde kalsanız da devam edersiniz hayatla sevişmeye.
çünkü bundan vazgeçmek "yaşamak" tan vazgeçmektir.
yaralanmayı göze almayanlar, ortasında değil kıyısında yaşayıp giderler hayatın, yarım yamalak...
hergün,günün her saatinde her saniyesinde zevk alarak ya da hüznünle sarmaş dolaş sessizce ya da çığlık çığlığa nefes alarak,aldığın her nefesin farkına vararak ya da umursamayarak,gülerek, ağlayarak,mutluluğu hissederek,umut biriktirerek,tükenircesine tüketerek,düştüğünde dizindeki yaranın kabuk bağlaması kadar gerçek ve her dokunuşunda tekrar kanaması kadar doğal kendini yaşayabilmektir.daha iyiyi bulana kadar kendin için kendi ayakların üstünde savaşabilmektir.ve nihayetinde yaşamaktır aşk.ölümün kaçınılmazlığı karşısında ön sevişmeyi ciddiye almak gerek.dediğim gibi yaşamaktır aşk...