Yazdan kalma bir sonbahar günüydü, akşam karanlığı henüz çökmemişti. Yolda eve doğru ilerliyordum. içinde bulunduğum
düşüncelerden sıyrılıp çevremde yaşananları gözlemlemeye başladım. Sokakta kadının biri küçük bir çocuğun elinden tutmuş,
yolun karşısına geçirmeye çalışıyordu. Yanından geçtiğim evin bahçesindeki ağaçların birinde son bir elma kalmıştı; o da düştü
düşecek gibiydi. Sarı ve beyaz tüylü sevimli bir kedi sıçrayıp duvarın üstüne çıktı; meraklı gözlerle uçan kuşları izlemeye başladı
Kedinin bulunduğu duvarın üstündeki evin balkonunda bir kadın çamaşır asıyordu. Bir kısmını asmıştı ki ip yılların yorgunluğuna
dayanamayıp koptu. Kadın öfkelendi, söylenmeye başladı. Hemen annem aklıma geldi. Çamaşır ipinin kopmasının ne olduğunu
ben annemden bilirim . O esnada ilginç bir şey oldu. Yere düşen çamaşırlardan biri kedinin üstüne düştü. Kedi neye uğradığını
şaşırdı, kafasına bir masa örtüsü dolanmıştı; kedi de duvarın üstünden yere düştü. Biraz mücadele ettikten sonra örtüden
kurtuldu ve kaçıp gitti. Yoluma devam ettim. Bir sokak ilerde , köşe başında iki kadın ayak üstü konuşuyordu. Kucağında çocuk
olan kadın , diğerine akşama ne pişirdiğini sordu ; kadın da taze fasülye ve pilav yaptığını söyledi. Haftaya da kızının nişanı
varmış...gerisini duyamadım. Bugün ilginçliklere tanık olma günümdü ve gördüklerim daha bitmemişti. Biraz önümde bakkaldan
çıkan iki adam yürüyordu, onlar da benim gibi evlerine gidiyor olmalıydı. Adamlardan biri; bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır!..
diye bir türkü tutturmuştu. Belli ki dertliydi , çok içli söylüyodu. Bu iki kafadar kendilerini söyledikleri türkünün havasına öyle
kaptırmışlardı ki türkü söyleyen adam , kaldırım taşına takıldı ve boylu boyunca yere kapaklandı. Bu kez de canı yandığı için
çekip inliyordu. Ben kendimi tutamayıp güldüm. Büyüklerin böyle zamansız ve zararsız yere düşüşlerine oldum olası kendimi
tutamayıp gülerim . Kendi düşüşlerime bile... Neyse ki kaza ucuz atlatılmıştı. Arkadaşı düşen adamın kolundan tutup kaldırdı,
adam söylenip duruyordu. Bir süre sonra sokağın köşesinde gözden kayboldular ... Nedense ben de bir türkü söyleme isteği
duydum. Barış Manço;nun o güzel şarkısını mırıldandım...Dağlar, dağlaaar... çiçeğimi kopardın sen... Nihayet eve gelmiştim
, kapıyı açıp eve geldim . Yolda gördüklerimden düşündüm ve anladım ki : Hayat sadece maceralı yaşantıların tutkulu aşkların
hikayesi değildir. Dağların , yolların, yollarda kederli türküler söyleyen insanların ; balkonda çamaşır asan bir kadının , bir kedinin , daldaki bir elmanın da hikayesidir..
Trt hd kanalindaki enfes belgeseldir. Anlatim şahane,görüntü şahane ve verdigi keyif çok hoş. Eğitim ve huzur kaynağı. Sanki yillardir aşık olunan nazli yari anlatir gibi betimledim. Fakat bende yarattigi his bu. Izlenesi.