hayat hayaller ve yıkımlar

entry86 galeri0
    69.
  1. hayalleriniz vardır, gerçekleşmesi için sadece ve sadece zamana ihtiyacınız olan hayaller. ama bilmezsiniz ki ölüm denen koca bir gerçek vardır, ne zaman nasıl kime geleceği belli olmayan soğuk bir gerçek. bir gece, aslında sıcak bir gece de birden yüzünüze çarpar bu soğuk gerçek. alnınızdan akan ter artık buz gibi olur o haberle birlikte ve uçar gider her şey. önce kabul etmeseniz de zorla kabul ettirir ölüm size kendisini. zaten o soğuktan kaçmak imkansızdır. gelen ölümle birlikte son bulur her şey. son bulur gencecik bir hayat ve son bulur birlikte kurduğunuz hayaller, hayalleri. sadece zamandı ihtiyacınız olan şey, fazla uçuk şeyler istememiştik çünkü biz hayattan. ama vakti olmadı, vaktimiz olmadı. sıcak bir gece de buz gibi geldi yaktı içimi o haber. sadece o ölmedi, hayallerimiz öldü, ben öldüm. son kez sarılabilmekte saklıydı belki de hayat benim için ama son kez sarılamadım ben sevgilime. son bir kez kulağına bir şeyler fısıldayabilmekten ibaretti belki benim tüm hayallerim ama tüm sözlerim içimde kaldı. yaşanabilecek onca güzellikleri yaşayamamak en büyük yıkımdı, en acısı da artık onun yaşayamaması. hayat hayaller ve yıkım... tek ortak noktaları var bu üçünün o da ölüm. her şey ölüme bağlı aslında, siz düşünürsünüz, planlar yaparsınız, hayaller kurarsınız ve o gelir alır.. sonunda da sona eren bir hayatla birlikte son bulan hayaller kalır.
    1 ...
  2. 70.
  3. bir daha hiç kimse ölmeyecekmiş gibi ağlamak son göç sahibine.. görmeyecekmiş gibi güneşin batışını seyretmektir.. böyle, her an gelecekmiş gibi beklemektir aslında hiç gelmeyecek birini.. hiç ses çıkartmadan sabırla çaresizliğe bile razı gelmektir..

    kusturarak temizletir geçmiş/geçmesi sıkıntı yaratan zamanları.. işte bu acıyı besleyen, insanı paçasından tutup bırakmayan.. bir kurtulsan sanki üzerinde yürüdüğün kıtayı bile değiştireceksin kırılmalarına yol açan.. kustururken büyütür bir nebze.. hiç olmamış, hiç yaşamamış, bir anlığına varoluş için tüm varlıkları yok etme hırsına da hep yandaşı olmuş varlığın hiç kendine yüz vermemesine de nedendir.. şems'in gidişi ile yokluğa bürünmüş mevlana'nın karanlığına da dayanamayıp cennet bahçesine çevirendir aynı zamanda..

    tekrar ve tekrar, bıkmadan mutluluğa meyletmektir..

    bir şiir okumalık nefesle, iki susuş araasındaki mesafede, küçük iskender'in katille kurban arasında o birkaç saniyelik telaşında, bir kurşun, ucu aşk ateşi ile alevlenmiş türk okunda, ciğer dolumu duman, ufuk çizgisi sakinliğinde, bir martı telaşı, balık saflığı, su sesi hızında geçer.. hiç bitmeyecekmiş gibi hissettirse de..

    hayatı, hayalini kurduğu ama her pişmanlık/yıkım sonrası hiç bitmeyecek bir heyecanla tekrardan ve tekrardan yaşayanların kıymetini bildiğidir..

    bir çift göz, kızıla meyletmiş..
    2 ...
  4. 71.
  5. birbirini kapsayan kavramlardır.
    0 ...
  6. 72.
  7. soğuk bir kasım akşamında istanbul'un kalabalık sokaklarından birinin köşesinde dilenen bir çocuk gibi bekliyorum; "belki bir gün adının anılmadığı bu çoraklara kaybolmuş, hüzünlü bir bulut düşer ve saçlarını avuçlarıma bırakır..." diye...

    yüzünün hatırlanmadığı yerlerde hayaller kuruyorum... gözlerim gök yüzünde; gizlendiğin mavilerde...

    yürüdüğüm yolların yağmalanmış kaldırımları kitaplığımın tozlu raflarından düşüyor bir bir... toplamıyorum ki artık. vazgeçtim çocukluğumdaki bayramlar gibi kokan misafirlikler beklemekten... asfalta sevdalı bir şehrin kalabalık bir kuytusunda oğul oğul sıkışmış bir yürekten ibaretim ben. başka bir şey değil ! varılamayana sevdalı, kısır günlerin telaşında kendi kendimi biliyorum; yalnız bıçaklar gibi. vaftiz edilmemiş bir acıyı bir damla göz yaşıyla kutsuyorum. kollarımı martıların çığlıklarıyla boyuyorum, enjektör yaraları gözükmesin; unutulsun diye...

    artık hayatı sek içiyorum. sana gülümseyen, o taze, masum ve yenilgisiz ay ışığının altında içten bir sarılışı katık etmeksizin bir kadeh ömrümü yudumluyorum. boğazıma düğümlenenler ise bana dair olanlar (kalanlar) değil senin taze yalnızlığın...

    ah küçüğüm; peki sen hangi sağanak geceye gömdün ruhunu. bulamıyorum !

    bilirim, cebindeki son kuruşu istesem senden; verirsin. peki ya senden bir hayal kurmanı istesem ? sen; hayallerinden vazgeçip hayaller kurmayı bırakan... seni hayallerinin peşine göndersem ? giderken bana saçlarından bir tutam bırakır mısın ? ya da ruhundan son bir kırıntı; tabutuma asmak için ?

    __/__/2009
    1 ...
  8. 73.
  9. ser-encam.

    çıplak doğuyoruz, etene kan bulaşık. bir şeyler yumuk avuçlarımızda. kirpiklerimize takılmış bir şeyler. henüz ilk çığlık, ilk şaplak, ama çıplak.

    mini mini patiler, zıbınlar, keçe külah başında. ılık bıcı bıcı, annenin şefkatli kolları. fazla zamanın yok çıkar tadını, esne omuzlarında. var yok dinlemez hayat, alır saçında konaklar, müşfik fırça, için gıcıklanır, kaşınası.

    kimbilir kısa pantolon, evaze etek, dünyaya nasıl geldiysen işte. ama hep renk ahenk. fazla zamanın yok çıkar tadını, bak güneş gibi hayat soluyor renkler, sonbahar.

    şimdi okullu oldun. hayallerinin ilk tuğlası. fazla zamanın yok çıkar tadını. koş bir tuğla. seksek, yakan top, koş. hayaller ufukta henüz ebemkuşağı.

    çocuklar kanar. sünnette başka kadında başka. ergen, ergin ama engin. fazla zamanın yok çıkar tadını. aşk taraçada, gözü sende kör ebe.

    gel zaman git zaman. develer kervan, iş güç, koş yetiş, aşkı bulamadın mı hala o taraçada. fazla zamanın yok, tadını çıkar hayatın.

    saatine bakma, takvimlere hiç. üstünde renkler kaybolmakta, sanki beyaza. ne yaptınsa yaptın, bakma arkana. biliyorum ev, dönüş vakti, git gel nasıl yavanlaştı hayat. hayallere dal, koşmaca, sessiz sokaklarda fısır fısır, elini tutamazsın daha, hatırla, fazla zamanın yok, ama yaşa inatla. hayat bu, daha perdeye var korkma. sanki batmayacakmış güneş, sanki hep mehtap turuncu bedir, sanki hep yakamoz küreklerine dokunan, sanki hep sevda şarkısı, sanki basma dokuma rengarenk, sanki acılar dolusu şarap kadehi saniyeler, sanki saniyeler hep aynı kapı arası, geçmeyecekmiş gibi, tik taklar sanki yürek, gözlerin ufka dalgın, ama hayata küsme sakın. tadını çıkar sorma son fasıl, son yemek, son aşk, son gurup hayali. vakit yaşamak saati, bırak zaten geçiyor zaman, sen kendi halinde o devri daimde. çocuk ol bir daha, elinden tut sevdanın uzan çayırlara. yeşile bırak, yeşil sarsın hayalini, bekle hayat gibi o da sararacak. düşünme, düşünmeyi zamana bırak. bak yanında uyumuş bile, hırkayı omuzlarına sar, sarmala hayatı ikinize.
    0 ...
  10. 74.
  11. hayatta, hayal ettiğin bir şeye ulaşamayacak olmak insanı yıkar.

    (bkz: ben bugün bunu gördüm)
    0 ...
  12. 75.
  13. kulağınıza fısıldanan ninniler ile başlayıp sonu güzel biten hikayelerle devam eder.. arada uzun bir süre dünya meselelerinden bahseden kitapların, romanların, şiirlerin ve şarkıların eşlik ettiği fakat büyüdükçe ve yok olmaya yaklaştıkça çoğalan fatiha'ların eşlik ettiği bir bütündür..

    hayat sıkıcıdır kimi zaman, kurduğun hayallerin gerçekleşme ihtimaline dahi inanmamaktır.. sırf acıya düşürmek için yüreğini, kaybetmeye olan bağımlılığından kurtulamaman yüzündendır hayallerin.. Son nefesini verirken son damla gözyaşının eşliğinde pişman olmamanın yarattığı huzurdur.. "evet bitti, ama güzeldi" diyebilmektir..
    1 ...
  14. 76.
  15. kısır bir döngüdür..

    - acizliğimizi ve bir hiç olduğumuzu pahalı elbiseler, güzel kokular, renkli aksesuarlar ile birbirimizden saklamaya çalışmamız kadar kötü bir şey olabilir mi bir insan için..
    - olabilir tabii ki.. etrafına bir bak. içinde oturduğumuz betonlardan gökyüzünü doyasıya seyredemiyoruz. 3-5 taneden fazla yıldız görmek için tatile çıkmamız gerekiyor. insanları f tipi cezaevlerine mahkum etmesinler diye çabalarken kendi ev tipi cezaevlerimizde yaşamak için kira, kredi ödeyip hem bedenimizi hem de hayallerimizi onlarca yıl ipotek ediyoruz. tatile çıkmak içi çalışıp bir haftalık iznimizi sıcak kumlarla, yakıcı bir güneş arasında geçiriyoruz ve bunun maalesef özgürlük olduğuna fena halde inanmış durumdayız.
    - hayattan fena halde sıkılmış fakat bu sıkılmış halimize alternatif üretmek gibi bir çaba içerisine girmeden, küfür ederek, homurdanarak yaşayıp gidiyoruz.
    - usul usul ve büyük bir sıkıcılıkla ölüyoruz. bir daha hiç olmayacağımız halde hiçbir şey yapmadan, bir iz dahi bırakamadan sadece nefes alıp veriyoruz.
    - çaba yok. amaç yok. hayallerinin peşinden gitmek yok çünkü hayal kurmak yok.
    - birkaç kuşak sonra bir hiç olmak için, hiç hatırlanmayacağını bilerek yaşamak zorundayız.
    - hatırlanmak için yaptığımız tek şey çocuk.
    - evet onu da sıkılmamak ya da birlikte sıkılmak için yapıyoruz. gerisi tamamen evrimsel..
    0 ...
  16. 77.
  17. Hayallerime giden yol hepi topu 3 5 binden geçiyor.Annem evleneceksin paranı çarçur etme altına yatırım yap diyor...
    0 ...
  18. 78.
  19. - merhaba! nasılsın? Ben, hayat gibi; denize karışan nehir gibiyim. Uzay boşluğu gibiyim. Sonsuza uzanan boşluğumu birkaç evrenle doldurma telaşındayım. çabamı, telaşımı mazur gör. bizimkisi de bir nevi yaşama nedeni işte..
    7 ...
  20. 79.
  21. umut ettiklerimizin umutsuzluğa düşmesi peşi sıra gelen keşkeler ile geçen aylar, günler, saatler..

    seçme şansımızın olmadığı hayata şappadanak bir hemşirenin yada doktorun totoya vurmasıyla ilk isyanımızı yaptığımız soğuk doğumhane. ilerleyen evrelerde seçme şansımızın olmadığı okullar, semtler, binalar falan..

    -hiç mi yok bu hak?
    -var.

    zaman geçiyor oluyor fakat işte bu zaman yıkımları gerçekleştiren üçüncü kişiler lanet olası varlıklar.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük