hızla akıp gidiyor. hiçbir şeyin garantisi yok. içinde barındırdıkları gibi nerde biteceği de süpriz.
yitip gittiğinde elimizde sadece pişmanlıklar olacak. ne yazık ki telafisi de olmayacak.
Ayipladigini yargiladigini yasatmadan tukurdugunu yalatmadan oldurmuyor 25 yilda aci aci tecrube ettigim sey bu oldu. Yargisiz ve sikayetsiz kalmaya niyet ediyorum ertesi gunu yine kendimi dipsiz giybet kuyularinda buluyorum bu da benim sinavim herhalde.
Mümkün oldukça arkadaş edinme, en fazla bir tane olsun, ona da zayıf yönlerini söyleme. Sevgiliye gerek yok. Olacaksa kırk yaş sınırı koy. Kırk ve üzeri iyidir. Kırk dan 55'e kadar iyidir. Komşularınla ve iş arkadaşlarınla arana mesafe koy, biraz sizden korkması veya en azından size el şakası, laf şakası yapamaması iyidir. Ne kötü olun, ne iyi, merhaba, merhaba...
Borç asla vermeyin, bir kişiye dahi borç vermedim. Ölse de bende de yok kusura bakma diyin. Hiç kimseden istemedim, vermedim de...
izole yaşayın, ne kadar az insan o kadar mükemmel bir hayat.
Hayat hakkında ne biliyorsun adlı bu başlığa tanımım; hiç kimse birbiriye yakın olmamalı, robot gibi olursan hayat kolay, ne kadar insanlarla içli dışlı olursan hayat o kadar zor.
insanlar fakir, rezil, kişiliksiz, aptal, ahlaksız ve acı içinde yaşasın diye özel olarak ugraşan insanların var olduğunu biliyorum.
Ama onların yaptıklarının deplasman da cezasız kalmayacağını da biliyorum.
Senin kim olduğun, Sevinçlerin, üzüntülerin, ideolojin, değer verdiğin ne varsa hayatın umrunda değil. Sen olsan da olmasan da hayat devam ediyor. 120 yıl sonra seni hatırlayacak veya anacak tek bir insan olmayacak. Tabi kalıcı bir eserin yoksa. Hayata istediğin kadar önem ver, değer biç. Hayat için, sen bir hiçsin.
"Hayat ne uzaklaşan
geleceğe doğru acele etmektir, ne de hayali bir geçmişin özlemini çekmek.
O, Musa'nın yaptığı gibi öteki tarafa, yanan çalının mucizesine dönmektir,
bir zamanlar gençlik kadar geçici görünen, fakat seni bekleyen sonsuzluk olan o parlaklıktır hayat"
bunu öğrenmiştim bunu biliyorum.