hayat hakkında derin düşünceler

    1.
  1. * Hayatta ne yaparsanız yapın ama sakın ha sakın dilinizin tadına bakmaya kalkışmayın.

    * Tek kişinin çalışmasından aşırmak intihaldir ama iki veya daha fazla kişinin çalışmalarından aşırmaya araştırma derler.

    * Zayıflamak için sürekli salata yiyenlere bir çift lafım olacak; siz hiç otlayarak zayıflayabilen inek gördünüz mü?

    * Acaba Starbucks çalışanları kahve molası aldıklarında ne yaparlar?

    * Eğer denildiği gibi aşkın gözü kör ise bu hayatta seksi iç çamaşırları neden var ki?

    * Çocukları iki yıl boyunca konuşmaları için teşvik ettikten sonra geride kalan yıllarda onları susturmak için çalışmak bir çelişki değil midir?

    * Çocuk yapmak da ana-babadan geçen bir âdet olmalı. Çünkü sizin anne ve babanız çocuk yapmamış olsaydı sizin de yapmayacak olmanız kuvvetle muhtemeldi.

    * Extra Virgin zeytinyağının yapıldığı zeytinlerin çok mutsuz olduklarını düşünüyorum ben. Sadece Virgin olsalardı diyecek bir şeyim olmazdı doğrusu ama extra bölümüne takıldım.

    * internetteki porno sitelerinin giriş sayfalarında yazılı olan 'Hayır, girmek istemiyorum, çünkü 18 yaşından küçüğüm'bölümünü tıklayanlar oluyor mu gerçekten ve bunlar kim, onlarla acilen tanışmak istiyorum...

    * Kalabalık bir asansördeki cücenin diğer insanlardan çok farklı şeyler koklaması ihtimali büyüktür.

    * Türk Telepati Derneği'nden bir mektup aldım. Bana bir konu hakkında neler düşündüğümü soruyorlardı.

    * Eğer yamyamlar yemek yerken çatal-bıçak kullanırlarsa buna gelişme mi dememiz gerekecek?

    serdar turgut
    1 ...
  2. 2.
  3. Mutlaka son günlerdeki tavır değişikliğimin farkındasınızdır. Bundan böyle yayın yönetmeniyim diye yazılarımda kendimi kısmak filan yok. Artık acımasız mizaha dönüş yaptım

    Bugün Türkiye'nin son derece yoğun ama bir o kadar da abuk olan gündeminin dışına çıkıp, hayatta benim için önemli olan bir dizi konuda düşünmeye karar verdim:

    1- Bazı seks dükkanlarında satılan şişme eşeklerden alanlar kimler ve onlar akşam saatlerinde ne yapıyorlar? Bunların bir hayat felsefesi var mı?

    2- Bir insanın overlokçu olmaya karar verme süreci nasıl işler?

    3- Mastürbasyona neden 31 rakamı verildi ve bu rakamı kim tayin etti? Bu konuda neden bir otorite var ki; onun dediği rakamı kabul etmek zorunda mıyız?

    4- Orangutanlar da ön sevişme yapıyorlarmış. Anlayacağınız insan şeklinde olsalar da orangutan şeklinde de kadınların anlamsız talepleri her yerde aynı oluyor.

    5- Ertuğrul Özkök ile ben bir keresinde bir suaygırını çiftleşirken seyretmiştik. Bu çok enteresandı.

    Anlatayım da isteyen kendine göre ders çıkarsın.

    Erkek hipopotam suda uzanmakta olan dişi hipopotamın üstüne abanıyor ve tabii ki dişi hipopotam tamamen suya batıyor. Tüm bu süreçten çıkarılabilecek üç önemli ders var:

    a- Dişi hipopotamlar su altında nefeslerini uzun tutabiliyorlar.

    b- Hipopotamların penisleri iri vücutlarından beklenmeyen ölçüde küçük.

    c- En azından hipopotamlar ön sevişme nosyonuna sahip değiller.

    Dişi hipopotamlar çok anlayışlı bu konuda. Hayvanlar âleminde mutlaka erkek orangutanlar erkek hipopotamları kıskanıyorlardır. ‘Keşke ben de hipopotam doğsaydım’ diyen orangutanlar mutlaka çoktur.

    6- Engin Ardıç'ın ısmarlayacağı ilk yemekte Petrus mu içsem yoksa Chateau Margaux mu acaba? Hangisi günün anlam ve önemine uygun olur ki...

    7- Jean Jacques Rousseau köpeğine neden Sultan adını vermişti ve David Hume ile neden uzun süren bir kavgaya girişmişti?

    8- Liberal arkadaşım ''Bir seyahat teklifi var, Darfur'a mı yoksa Etiyopya'ya mı gitmek istersin'' diye sordu. Ben de ona 'Prag'a dedim. Umarım mesajımı almıştır ve bir daha saçma önerilerde bulunmaz.

    9- Liberal olmayan arkadaşım ise ''Dinin diğer koşullarını yerine getiriyor musun'' diye sordu. Ben de ona ''Uyduğum koşul hangisi ki diğerlerinden bahsediyorsun'' cevabını verdim. Bir şey diyemedi, hâlâ düşünüyor olabilir.

    10- Temel Hollanda'dan sürekli dönmeye hazırlanıyormuş. Hükümet görevlileri ''Neden dönüyorsun'' diye sormuşlar. Temel, ''Ben buraya geldiğimde eşcinsellik yasaktı ama iki yıl sonra eşcinsellik çok moda oldu. hemen herkes eşcinsel oldu'' demiş. Yetkililer ise ''Eee, sana ne bundan'' demişler. Temel, ''Ama sonra eşcinseller birbirleriyle evlenmeye bile başladılar'' diye devam etmiş. Yetkililer yine ''Peki ama sana ne bunlardan, sen niye kaçıyorsun ki'' demişler. Temel bunun üzerine ''Kaçmak zorundayım buradan çünkü bu hızla giderse yakında eşcinsellik burada mecburi hale gelecek'' demiş.

    Bu da türban meselesine Laz bakış açısı, kapak olsun herkese.

    Son lafım ise şu: Mutlaka son günlerdeki tavır değişikliğimin farkındasınızdır. Bundan böyle yayın yönetmeniyim diye yazılarımda kendimi kısmak filan yok. Artık acımasız mizaha dönüş yaptım. Yani ''No more nice guy''. Anlatabiliyor muyum? ilgili, ilgisiz herkese duyurulur. Temkinli okunsa iyi olur.

    serdar turgut
    1 ...
  4. 5.
  5. suç başkalarında. hep başkalarında. en kötü ihtimalle koşullarda...ama bende değil!
    2 ...
  6. 3.
  7. Bugün derin düşüncelerle doluyum, hayatın manasını düşünüyorum, felsefe okuyorum, düşüncelerimi sizlerle paylaşıyorum. Bu, belki hayatın sorunlarıyla mücadele edebilmenizi kolaylaştırır diye:

    Kadın ile erkek arasındaki her tartışmada son sözü kadınlar söyler. Kadının son sözünden sonra erkeğin söyleyebileceği her laf, yeni ve tamamen farklı bir tartışmanın başlangıcı olur.

    Bundan sonraki cümle doğru bir beyandır. Bundan önceki cümle yanlış bir beyandır.

    Her sabah güneş doğarken o günü hayatınızın son günüymüş gibi düşünün. Bir gün mutlaka haklı çıkacaksınız.

    Her insanda mutlaka iyi bir taraf olduğunu düşünüyorsanız o zaman her insanla henüz tanışmadınız demektir.

    Lüks restoranlarda zayıflayacağım diye durmadan salata yiyip duran insanları görünce çok üzülüyor ve acıyorum onlara. Çünkü ben bugüne kadar çayırda otlayan inekler arasında zayıf olanına hiç rastlamadım.

    Karımı alışveriş terapisi için doktora gönderdim. Doktorun bütün bilimsel kitaplarını satın alıp döndü.

    Benim için sinir bozucu insan, batan gemide tahliye sürerken kaptanı bulup hangi tahliye sandalında sigara içilmesi yasak diye sorabilen tiptir.

    Ona mecburen PMS adını taktılar çünkü deli dana hastalığı adı çoktan başka sendrom tarafından kapılmıştı.

    Bilmem farkında mısınız ama bir çıplaklar kampına düştüğünüzde, oradaki insanların çoğu katiyen çıplak görmek istemeyeceğiniz insanlardan oluşur mutlaka.

    Bir yanlış yapıncaya kadar kimsenin sizin yazdıklarınızı okumaması bir kuraldır.

    Geçen gün bir dokümanter izliyordum ve şunu düşündüm: Eğer dedikleri gibi insanlar maymundan gelmişlerse peki etrafta neden bu kadar fazla sayıda maymun hâlâ daha olabiliyor ki?

    insanlar çıplak, aç ve ıslak doğarlar. işler asıl ondan sonra kötüleşmeye başlar.

    Eğer çıktığınız kadın size 'sen yanlışlarından öğrenmek gibi harika bir meziyete sahipsin ve bugün çok şey öğreneceksin' derse o ilişkiyi hemen orada sonuçlandırsanız iyi olur.

    Hiçbir çözümüm yok ama soruna gerçekten hayranlık duyuyorum.

    Kendime daha fazla güvenmem gerekiyor ama bunu hak edip etmediğime emin değilim.

    Tüm genellemeler yanlıştır, buna bu da dahil.

    serdar turgut
    0 ...
  8. 6.
  9. Balık baştan kokar böyle gelmiş böle gider.
    0 ...
  10. 4.
  11. 1- Kendimi bildim bileli sürekli olarak kahramanmış gibi davranmaktan yoruldum

    2- Normal bir ülkede sakin bir şekilde yaşamanın keyfini sadece yurtdışına seyahat yaptığımda tatmaktan bir hayli yorgun düştüm.

    3- Ülkemde sabah kahvesini içerken gazetelere bakayım dediğimde masadan endişe içinde kalkıyorum. Bunda kafeinin etkisi var mı diye de düşündüm bir ara ama yurtdışında kahvemi bitirince büyük bir iç huzuruyla güne devam edebiliyorum. Bu fırsatın sadece arada bir elime geçebilmesi de beni bitirdi tüketti.

    4- itiraf etmeliyim ki Türkiye denilince akla ilk olarak askerin gelmesi de hayli yorucu aslında.

    5- Milliyetçilik yetmiyormuş gibi bir de ulusalcılık diye bir şeyin başlaması tahammülü zor bir yorgunluk kaynağı benim için.

    6- Üniversite denilince hep yurtdışındakiler aklıma geliyor. Bizdekiler ise bana sadece hüzün veriyor, hüzün ise temelde hayli yorucu bir şey.

    7- Gelecek korkusunun tırmanarak arttığı bir ülkede yaşlanmaya başlayan ve oğlu birinci sınıfa başlayacak bir baba olmak, dayanılması adeta imkansız bir yorgunluk veriyor insana.

    8- Düşünceleri beklentileri size hiçbir şey ifade etmeyen insanları muhatap almak yorgunluk vermenin ötesinde acıklı bir şey de aynı zamanda.

    9- iyi gazete, gazetecilik üzerine düşündüğümde aklıma sadece The Wall Street Journal'in gelmesi beni yıpratıyor.

    10- Hemen her iyiliğin karşılığının kötülük olarak dönmesi acaba bize özgü bir özellik mi yoksa evrensel bir durum mu?.. Cevap neyse ne; hayli yorucu olan bir şey bu.

    11- Son yıllarda çok fazla cenaze törenine gitmek zorunda kalmaya başlamak da yordu beni.

    12- Gençlerin, televizyonlarda reklamlarda oynayanların ne dediklerini anlamaya çalışmak da yorucu geliyor bana.

    13- Bir tek beynimin genç kalmış olması da yıpratıyor beni.

    14- Bazen kendime bile yetemezken yıllardır dünyaya bedelmişim gibi davranmaya itilmekten yoruldum.

    20- Türk'ün Türk'e propagandası furyası özellikle çok yıpratıcı.

    21- Türkiye'de yaşlanmak yorucu, meselenin özeti de bundan ibaret zaten...

    serdar turgut
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük