kimi zaman aynı yerde uyandığınız günleri düşleyip üzülseniz de yataktan yalnız kalkınca, olup olabilecek en büyülü his_sizlik_lere eriştiğinizi düşündüğünüz an kendinizi dünyanın en şanslısı varsayıp özlemi de yaşanabilir kılan, hayatı hatırlatan naz şarkısı..
ve birden gevşeyiverir yumruklarınız. geçmişteki hayal kırıklıklarının izleri unutulur. ve hayat bir kez daha göz göre göre kandırırken sizi, yüzünüzde aptalca bir gülümsemeyle dersiniz ki:
yağmur tüm alçaklığıyla üstünüze yağarken, içiniz gökyüzü kadar karanlık ve ayakkabılarınız su geçirirken, kontörünüz yokken, sınavlar yaklaşırken zatürre olmaktan korkarken, eve dönmeye ancak yetecek miktarda paranız varken, birini çok özlerken, o biri yanınızda yokken sarfedilen "batsın bu dünya"ların zıttıdır..
yağmur diner, arkasında bize kendini göstermek için fırsat kollayan o sıcacık güneş ve sizi olmadık gülümseme isteğiyle başbaşa bırakan bir gökkuşağı bırakır. ayakkabılarınız gözünüze güzel gözükür, kurumaya başlamıştır. burnunuzun bile akmadığını görür, hasta olmayacağınızı anlayıp ayaküstü salsa yapmak istersiniz. telefonunuz çalar, en yakın arkadaşınız "nerdesin ? tamam hiç bir yere ayrılma ben geliyorum." der, tam o sırada yanıbaşınızda bir kestaneci biter, eve dönüş parasına kıyıp kestane alırsınız ve bir binanın merdivenine oturup arnavut kaldırımlarının arasında gezinen karıncaları izlemeye başlarsınız.