mahsun kırmızıgül'ün işi iyice ticarete döktüğü dizi. çok ağır işleyen bir konusu var. diyaloglar çok uzun ve gereksiz. yerli yersiz aynı müzik giriyor ve bazen diyalogları bastırıyor. doğunun sorunlarını ön plana çıkaracağım diye bazı mantıksızlıklar var dizide. mesela kanıt'tan transfer kızımız kendini istemeye gelecekler zannediyor ama oğlan hapiste ve oğlan ile babasının konuşmadıklarını biliyor. hiç mi telefonla konuşmadılar. uçurtmayı vurmasınlar'dan hatırladığımız kudret hanım avrupa yakası'nın fatoş'una herkes kızını konuşuyor diyor ama babalarının haberi yok bundan kimse şüphelenmiyor. vel hasıl bu kadar reklamla, ajitasyonla, rating kaygısıyla yapılan saçma sahnelerle daha kaç bölüm gider bilinmez.mahsun kırmızıgül ise doğunun sorunlarını işleyecek başka bir projede görürüz daha sonra neticede kapasitesi güneydoğu sorunları ile sınırlı.
Klasik teselli cümlesidir. klasik olduğu kadar gerçeğin de ta kendisidir. Ne kadar ağır olursa olsun bu dünyada hiçbir şeye üzülmemek gerektiğinin ve ne kadar zor olsa da insanın başından geçen her afetin bir gün hafifleyerek küçüleceğinin insana başkaları tarafından hatırlatılmasıdır. ilk başta ne kadar saçma gibi görünse de zamanın etkisiyle anlam kazanmaya başlar. insan bir yakınını kaybettikten sonraki ilk tesellisi "hayat devam ediyor" olmamalıdır. önce acıya ortak olunmalı, daha sonra teselli seçeneğine gidilmelidir.
abbasa bu hiç yakışık almadı diye sitemde bulunan adama abbasın niye büyük şehirlerde koca adamlar bu yaştaki kızları ... yaparken iyide ben nikahıma alıp ... yapınca mı yanlış oluyor demesiyle insanı düşündüren acı bir gerçek yüzümüze tokat gibi vuruyor bence. izlenmeye değer mi değmez mi bilmem ama tokatların acısı geçmesin geçmesin ki sosyal sorumluluğumuz genişlesin midelerimiz değil
konu olarak tamam olmuş dizi de kim derdi ki koca medya mahsun dizi çekiyor diye böyle heyecanlanacak... adam nerdeyse dizi film otoritesi oldu resmen.
konusu ve tarzı ile dizi piyasasını en az 15 yıl geri götüren dizi. namus- töre-yoksulluk ajitasyonu bol bol duygu sömürüsü ..en kral arabesk.ve de küçük emrah'ın izinden giden bir dizi.
Mahsun Kırmızıgül'ün yönetmenliğini yaptığı cuma günü ilk bölümü yayınlanmış dizidir.Hatta reyting listelerinde ferihayı geride bırakarak 1. olmuş dizidir.
mahsun kırmızıgül ve ekibi tarafından çocuk ve kadın problemine basılan bir parmak olmuştur. yara derin olduğu için basılan bu parmak yürekleri kanatmıştır. böylesine büyük bir problem güllük gülistanlık dizilerle, kakari programlarla düzeltilemezdi.
yönetmenin mahsun olması ise bu diziyi daha kıymetli yapmıştır benim için. orda burda bu adamı kötüleyenler çektiği 3 filme ve bu diziye bakıp dişlerini sıkmaya devam etmeli.
hem sevilecek hem de nefret edilecek cümledir. biliriz hayat her şeye herkese rağmen devam eder evet bazen kendimizi yıpratır öyle farkına varırız. ama zor zamanlarda duymaktan bıkılır. biliriz devam eder ama biliriz ki hiçbir şey eskisi gibi olmaz.
mevsimler değişmez nesi farklı ki yeni zamanın düşüncelerine gark eden söz öbeği. ne olursa olsun güneş yine doğar, yine karanlık çöker, yine yapraklar dökülür, yeşerir, ağaçlar çıplak kalır, uyanırsın, çalışırsın, yemek yersin, tuvalete gidersin, akşam olur tekrar uyursun, yine güneş doğar. ayrılıklar kavuşmalar yaşarsın... falan kısır döngüleri içinde nefes alıp vermektir. bazen anlamlı, bazen anlamsız.
-hayat devam ediyor-
Dostlar tarafından kurulan Bir rahatlatma cümlesidir, ancak her zaman rahatlamaz
Bunu diyen biri varsa bu düşünülüyorsa Mutlaka, biraz daha eksik, biraz daha güvensiz, daha şüpheci, biraz daha insanlardan uzak, daha hasta, daha kahverengi. ruh olmadan da olur nasılsa, sizi yarıya bölseler selam verecekler icinizdeki kucuk iskendere, kısa saclı umayı gorecekler iskenderin kucağında. *
hayatımda gördüğüm duyduğum en saçma en aptal dizi yada film her neyse. türkiye yi açık ara bir 10 sene öncesine götürmekten ve insanları ağlatarak para kazanmaktan başka bir amaç gütmeyen bayaaa bir zengin olup küçücük çocukları yatağa sokup oynatan mahsun kırmızıgül ün son saçmalığı. izleyene izleyipte sevene lafım yok. bir de ajdar a saçma derseniz. kurban olun ona be.
iş yerinden bi kız arkadaş anlattı; kukla dedi atv de mahsun kırmızıgül'ün çektiği yeni bi dizi başladı ( hayat devam ediyor )izledin mi? dedi. yoooooo dedim. ( fazla konuşamadım çünkü üzerinde gömlek vardı , memelerini dikizliyodum ) muhakkak izle. çok güzel, çok duygusal bi film. 15 yaşında bi kızın 70 yaşında ki bi adamla evlendirilmesini falan işliyo dedi. anlattı da anlattı. kafa sallayıp durdum. e haliyle az bişey de merak edip, az bişey de duygu seline kapılmak (hislenmek) için oturdum tv nin karşına. açtım biramı ve başladım 2. bölümü izlemeye.
( arkadaş millet mi çok duygusal ? ben mi çok tuhafım anlayamıyom amk? ) yarıldım izlerken. gözümden yaş geldi. nasıl gelmesin ki?
70 lik moruğun çükü kalkmıyo diye arkadaşı hap veriyo, diyo ki; al bunları dene, içtikten sonra aynı saat gibi olcak, tik tak, tik tak bana mısın demicen diyo. bi de işaret parmağını ileri geri uzatıp guguk guguk guguk yapıyor. ( gelde gülme amk.) sonra 70 lik dedem kızla birlikte olmadan önce viagrayı yutuyo. kendi kendine konuşup ' aynı taramalı gibi ' diyor. çüküne bakıp tarararara yapıyo ( gülerken birayı püskürttüm amk )
tamam sosyal mesajı bol olan güzel bir dizi, çekim kalitesi çok yüksek ama o kadar da duygusal değil be abi. çünkü çok abartı var. bu da duygusallığı hafife indirgemesine vesile oluyor. ve bi de filmin konusu çok hızlı geliştiğinden 15-20 bölüm sonra işleyecek konu kalmaz ve bayar. kısır döngü olur. (kurtlar vadisi gibi.)
neyse ben çok güldüm, siz güldünüz mü bilmiyorum ama ben baya eğlendim. hele posta koymak, adam dövmek için gidenlerin alayının zopa yeyip gelmesi ayrı bi komediydi. elaman; 'bacıma kimse dayak atamaz o sahipsiz değil ' deyip 70 liğin yanına gidiyo, osmanlı şamarını yiyip geri dönüyo. bir diğeri de bıçağı alıp ' bacımı kimse hoplatamaz ' diye götünü yırtıyo, sonra o da bi ton zopa yiyip geri dönüyo. ( manyaklar amk )
hülasa ertesi gün iş yerinde ki o sekreter kız tekrar sordu; noldu kukla izledin mi dünkü bölümü, anlattığım gibi varmış di mi? dedi. evet dedim, konuşturmadım fazla. hemen uzaklaştım yanından. zira boğazlı kazak giymişti zilli.
atv ekranlarında yayınlanmaya başlayan, resmen pedofili özendiriciliği içeren rezalet sahneler barındıran dizi. dizi ya da sinema filmelerinde hayatın içinden gerçekçi sahnelerin sansürlenmesi elbette kabul edilemez ama söz konusu olan çocukların cinsel istismarı olunca buna kesinlikle izin verilmemesi gerekiyor.
bu dizi eğer başka bir kanalda yayınlansa (doğan medya gibi), ahlak bekçisi islamcı kesim demediğini bırakmazdı. aşk-ı memnu disizi için bülent arınç bile tonla laf etti, yok aile içi ilişkileri özendiriyor, iğrenç felan diye. peki hem aile içi, hem de çocuğun cinsel istismarını özendiren, gösteren bu dizi çok mu uygun?
ikiyüzlüğülüğün böylesi. sırf kendi kanalları çok izlensin, bol reklam alsın diye islami kesimden bu diziye en ufak bir karşı çıkış yok.
bu dizideki bir diğer ikiyüzlülük de, argo kelimelerin "bip"lenmemesi. adama açık açık "dıkarım (sokarım) senin bilmemneyine..." diyor ve bunu "bip"lemiyorlar. bu söz behzat ç. dizisinde söylense anında diziyi yayından kaldırırlar.
bu diziyi rtük'e şikayet ederek yayınlanmasının engellenmesi veya bu tür sahnelerin yer almaması sağlanmalı.
bir de bu dizideki karakterlerden de görülebileceği gibi ağzından allah lafı düşmeyen sözde müslümanlar çocuğun cinsel istismarı gibi en ahlaksız eylemleri yapmakta tereddüt etmiyorlar. güya bunlar müslüman ve cennete gidecek (cehennemde cezasını çektikten sonra). ama hayatını ahlaklı, dürüst bir şekilde yaşayan, çevresine ve insanlığa zarar değil fayda getiren ama içki içen veya allah'a inanmayan insanlar cehenneme gidecek öyle mi? eğer cennet, cehennem varsa ve sırf allah'a inanmadığı için cehenneme gidecekse ben böyle adalete...
