stv'nin saçmalıkta çıtayı yükselttiği son noktadır.canlandırma bile olsa en berbat canlandırmadır. çoğunlukla dış sesin öğüt verir bir tonda konuşması ve bak bak bak hacı bak acımasız anne şimdide çocuğunu kapı dışarı ediyor diye tamamen seyircinin bilinçaltına mesajlarını yerleştirmeye yönelir. seçilen konuların hiçbir inandırıcılığı yoktur, tamamen mesaja odaklı bir program anlayışları vardır. Örnek; msn'de tanıştığı adama kaçan sonrasında ise ağaç kovuğunda yaşayan genç kız vardır ki hiçbir inandırıcılığı olmamasına rağmen mesaj gayet açıktır. anneler babalar çocuğunuz chat yapmasın. doğrudur aslında ama bunu bu kadar saçma anlatmaya ve seyricini kontak etmene ne hacet vardır anlaşılamaz. *
"satanist evlat arif ve hayat hikayesi" adlı bölümü çok kral olmuş. arkadan bir arabesk müzik, önden amcam konuşuyor ("heavy metal müziklere kapılmak gibi" bir şey söylüyor), annenin gözü yaşlı, çocuk perişan... tipik bir aile dramı.
bakın evlatlarım, hocanız olarak derim ki bu programı izleyin. sonra da not alın insanoğlunun gerzeklikte geldiği son nokta diye. ha not almayız, hatta izlemeyiz derseniz şiddete başvurmak zorunda kalacağım hayattan ders almıyorsunuz diye.
söylenecek söz olmayan, iğrenç bir stv programı. hayır, içerik olarak faydalı denilebilir, fakat fake olan bir olayı insanlara gerçek gibi yutturmaya çalışmak da ayıptır, adiliktir, şerefsizliktir.
dün gece tesadüfen denk geldiğim gecenin bir yarısı beni benden almış program. hayatımda bu kadar komik bir şey görmedim. şimdi olay şöyle; adamın birisi çalışmış etmiş tam parayı bulmuş karısını çocuklarını bırakıp başkasına gitmiş. diğer kadın da adamın parası için yanında olan utanmaz kadınmış. neyse buraya kadar normal. derken programı sunan adam bunları yüzleştirmeye karar verir. ama bu arada adama akıl da vermeyi ihmal etmiyor. diyor işte paran için seninle, sana salak adam dedi ispatlarım filan. tamam anladık eyvallah. eee sonra verdiği örneğe bak; cennette bu kadından daha güzel huriler verilecek sana, sen karını, çocuklarını bırakırsan onlar sana hizmet eder, saygı duyar mı sanıyorsun? gerçekten çok caydırıcı oldu be hocam.
gelmiş geçmiş en güzel komedi programıdır. Üstüne yoktur. Hele şu cümle (ki gerçektir) beni benden almıştır.
"zavallı adamı hunharca katletmeye çalışan zalim kadının gerçek yüzü"
şimdi düşünüyorum da ne kadar güzel bir dilimiz varmış yav. harbiden. Hele o amcamın konuşmaları sinirlenmeleri, "sen bizi salak mı sanıyosun aptal mı sanıyosun" demeleri.
Bütün olayı koparan ise, "yaşlı adamı demiryolunda ölüme terkeden vicdansız çift" yazısının üstünde geçen olaylardır. Bu çift hesapta adamı demir yoluna bırakıyor, bizim zeka küpü ekip de adamı kurtarcak ama önce çiftin gitmesini bekliyor. Her neyse adamı kurtarmaya koşuyolar o halde bizim spiker işte zavallı adamı görüyosunuz ölümle yüzyüzde derken bi yandan da karşıdan gelen tren görüntüsü ekrana giriyor. Orda zaten olay kopuyor. Bi yaşlı adamın (ki adam rayların üstünde bile değil. kenarında.) görüntüsü bi karşıdan gelen tren görüntüsü arkada müzik falan... Aksiyon filmlerini aratmıyor yani. neyse bizim elemanlar kurtardı amcamızı ölümden yazık olcaktı yoksa...
Ha bir de şey var. hesapta eve gizli kamera koymuşlar karı babasını öldürmeye kalkmış falan bizim dini bütün amcanın yanına geldiğinde amcamız diyor ki polisler gereken işlemleri yapıcaklar. ardından yarım saatlik bir konuşma geçiyor ve kadın imana geliyor. aynı amcamız; şimdi evinize gidin mutlu mesut yaşayın, hayatınızı sevgiyle sürdürün diyor. e polis ???
bir bölümünde bıyıklı amcanın " utanmadınız mı küçücük çocuğu çalıştırmaya" demesi üzerine kadının " küçükten öğrensin istedim"* demesiyle yarmış program.
evin içinde elinde gizli kamera ile dolaşan kameramanların olduğu, düşük oyunculuk sergileyen figüran tipli oyuncuları ile izlerken tebessüm ettiren prodüksiyon.
babam mükemmel bir adamdır. çocukluğum ile ilgili her anımın içindedir. sevgisini ve ilgisini en üst seviye de hissettim. kadına çok değer veren, kadının erkekten daha üstün olduğunu düşünen ve gücünü hiç kimse üzerinde kötü anlamda kullanmayan bir adamdır. çocukluğum boyunca kapılarımı tutmuş, hala arabaya bindiğim zaman kapımı açan bir adamdır. sonsuz saygı duyar, sonsuz bir saygı ile karşılarım onu.
yine bunun yanında babam benim eğitmenimdir. kişiliğimin gelişmesi konusunda inanılmaz yardımcı oldu. çocukluğumu babamın maddi durumu kötü tanıdıklarının evinde ya da yakınlarında geçmiştir. gerçek dünyanın ne olduğunu bana çok zekice gösterdi. mesela bir sabah kahvaltıya gittik babamla, normalde eli kolu dolu gider misafir olacağı eve o gün tek bir şey almadı. misafirliğe gidilecek eve eli boş gitmek kültürümüzde çok büyük bir ayıp sayılır, o çocuk halimle babamın bir şey almadığının farkındayım. içeri girdik, büyük bir saygı ile karşılandık, evde bir çift ve bir kaç çocuğu var. ilk bardaklar geldi, sonra bir kase zeytin ve ekmek. sadece bu. oturup zeytin yiyorduk yer sofrasında, her lokma boğazımı acıtıyordu, yutkunamıyordum. hayatım boyunca hiç o kadar sessiz durmadım ama hiç o kadar da çığlık atmadım ben. oradan bir kaç saat sonra çıktık, hiç konuşmadan. kahvaltı yapmak için bir mekana girdik.
- insanların nasıl yaşadığını gördün mü?
- neden zeytin yiyorlar ki?
- çünkü sadece zeytinleri var. o zeytini nasıl paylaştıklarını, bu durumdan hiç şikayet etmeden yediklerinin farkındasın değil mi?
uzun uzun bir çok şey anlattı. sonra bir gün babamın yanına söylediği iş yerine gittim. iftar saati, masanın üzerinde bir kaç mandalina var, sadece bu. o mandalina ile oruçlarını açtılar. babam maddi durumu iyi, eli çok açık ve kimsenin aç kalmasına izin vermeyen bir adamdı, babamdan nefret etmiştim o an. o fakir adama mandalina yedirdiği için. hala daha mandalina yiyemem. o gün ne anlatmak istediğini çok fakir bir arkadaşımın evinde kalmaya gidince anladım. bir bisküviyi sabah, öğle ve akşam yemeği olarak bölüşünce anladım. kendini kötü hissettirmemek için gidip tek bir şey alıp yiyemeyince, onunla paylaşamayınca anladım.
bitmedi ama o dersler. bir gün bir ton alışveriş yaptık, acayip mutluyum birine yardımcı olacağız diye. babam gideceğimiz yerde çok güçlü olmam gerektiğini söyledi. çok eski bir evin önüne geldik, evin hali perişan. babam kapıyı çaldı, çok uzun dakikalar sonra bir teyze açtı kapıyı. iki büklüm, yürüyemiyor ve çürümüş nerdeyse. babam elini öptü, teyzenin elini öpmemi söyledi, teyzeyi yatak olarak kullandığı koltuğuna götürüp yatırdı. gözüm sürekli birilerini arıyor, teyzenin çocuklarını, eşini. zaten iki göz oda, kimse yok, çok geçmeden anlıyorum. o teyzenin bağırarak ağlaması, zor kaldırdığı elleri ile kendini dövmesini, kimsesizliği anlattığı cümleleri tek bir şeyi unutamadım. oturduğum yerde ağlıyordum, babam dik bir şekilde oturup gözümün içine içine bakıyordu.
bir süre daha devam etti bunlar böyle. tüm o şımarıklığım, maddi anlamda kendime ve aileme olan güvenim, her istediğim olsun diye ağlamalarım, kendimi yere atmalarım silindi gitti. 17 yaşında çalışmaya başlayıp insan gibi yaşamaya başladım.
babam tüm bunları yapmasaydı cadde tikisi olur, kıçımı yayıp babam bana baksın diye beklerdim.
yakın dostunuz olmayan herhangi biri size bir şey öneriyorsa, kesinlikle sizin iyiliğiniz için değil kendi menfaatleri için istiyordur. lütfen size bir şey öneren, ya da akıl veren kişiler için bu durumu gözardı etmeyiniz. bugünlük hayat dersiniz bu. hayatta başarılar.
Hayat dersi; madde bir... Üçüncü katta "L" şeklinde balkonlu oda ve kapıdan girer girmez arkası dönük, küçük masasında yemek yiyen, benim üstümdeki beyaz gömleğimden de ak saçlarıyla ihtiyar ve iki arkadaşı... Ayağa kalkınca hafif renkli göşen gözleriyle bakışı... Oysa dayımın, yemeği bitene kadar dönmeden hoşbeş etmesinin sebebinin, bel ağrıları olduğunu ne bilecektik? Esmer zayıf arkadaşı, bir de üstüne döke saça yiyen diğeri... Yaşlanmak... Bir döngüdür yaşamak. Kapıdaki yazı ne diyordu: Beyaz kar taneleri, yere düşünce kirlenir. Hayat dersi; madde bir...
Hayat dersi; madde iki... Soranı üstün bilip, yanında yamacındakinin sırrını vermek... Korkarak ve hele ki bunu göze girmek için yapmak... Kitabın ortasından konuşmalı: Kimse ve hiçbir sebep, yanlışı doğru gösteremez! Ne zaman ne yer ne de başkacası.... işte; bir varmış bir yokmuş, Allah'ın kulu çokmuş. Hata yaparız; ama yanlış... Yapmadıysan; delikanlısın demek ki. Hayat dersi; madde iki...