hayat dersi veren olaylar

entry5 galeri0 video1
    1.
  1. üniversite zamanları, belediye otobüsünde yaşanmış bir olay.

    ikinci öğretim okuduğum için dersler akşam 10 gibi biterdi. okul çıkışı otobüse binip arka beşli koltukta eve doğru gidiyorum. yan koltukta daha önce hiç görmediğim cici bir hatun oturuyor. birkaç durak sonra otobüse, yüzündeki çizgilerden hayatın onun için yorucu, dertli geçtiği anlaşılan 70 yaşlarında bir amca bindi ve yanımıza oturdu.

    amcanın üzerinde havanın sıcak olmasına rağmen kareli kalın bir oduncu gömleği, elinde de kocaman bir simit sepeti var. akşam 11 olduğu halde simitlerin çoğunu satamamış, belli ki keyifsiz bir şekilde evine doğru gidiyor.

    aradan bir on dakika geçtikten sonra cici hatun amcaya dönüp, satamadın mı simitleri diye sordu.

    kırık bir sesle
    - satamadım kızım.

    kız cebinden para çıkartarak amca dedi, ver 10-15 tane simit.
    amca şaşırdı, gülümsedi, gülümsedikçe yüzündeki çizgiler daha da biliriyordu.

    - kızım ne yapacaksın o kadar simidi.
    - ver amca sen, evdeki arkadaşlarıma götürürüm, severiz biz simidi.

    amca ufak bir poşete 15 tane simidi koyup verdi. kızda simitlerin karşılığı olan parayı tam verdi, ne eksik nede fazla.

    amca bir iki durak sonra iyi akşamlar kızım, allah razı olsun senden deyip otobüsten indi.

    peşinden o cici kız bana ve yanımdakilere dönüp sonra ön koltuklara gidip, alın lütfen ziyan olmasın diyerek teker teker simitleri dağıttı. artık kızın yüzünde iyilik yapmanın verdiği tebessüm ve neşe vardı.

    o kızın yanına oturduğumda kim bu ya, daha önce hiç görmedim, acaba bizim bölümden mi, güzelmişte... gibi düşünceler geçiyordu. ben bunları düşünürken kızın yaptığı bu olayı görünce kendimden utandım, nefret ettim, adeta tiksindim!

    bir ansiklopediyle anlatılacak hayat dersini o cici kız 10 dakikada yaşatmıştı bana.

    sonraki günler gözüm o kızı çok aradı. her otobüse bindiğimde onun gelmesini bekledim ama hiç gelmedi, birdaha onu hiç göremedim. kim bilir, belki de o bir melekti...
    7 ...
  2. 2.
  3. Bu olay 14 Ekim 1998’de kıtalararası bir uçuş esnasında gerçekleşmiştir.
    Bir kadın uçakta zenci bir adamın yanında oturuyordu. Durumdan rahatsızlığını belli edercesine hostesten başka bir yer bulmasını istedi, zira öylesine antipatik birinin yanına oturamazdı.
    Hostes bütün uçağın dolu olduğunu ama birinci sınıfta yer ol...up olmadığına ...bakacağını söyledi. Diğer yolcular şaşkınlık ve tiksintiyle olayı izliyorlardı; bu kadının sadece terbiyesizliğine değil, bir de birinci sınıfta yolculuğu devam edeceğine şahit oluyorlardı. Zavallı adamcağız çok kötü bir durumda olmasına rağmen cevap vermemeyi tercih etti. Bu yüksek tansiyondaki durumda kadın birinci sınıfta ve o adamdan uzak uçabileceğinden tatmin olmuş, hostesin dönmesini bekliyordu. Birkaç dakika sonra geri gelen hostes, kadına
    “Çok özür dilerim, geciktim. Birinci sınıfta bir yer buldum. Bu yeri bulmak biraz zamanımı aldı, sonra yer değişikliği için pilottan izin almam gerekiyordu. ‘Hiç kimse problem çıkaran birinin yanında oturmak mecburiyetinde tutulamaz!’ dedi ve bu izni verdi.”
    Diğer yolcular kulaklarına inanamıyorlardı, bu esnada kadın da bir zafer kazanmış gibi yerinden kalkmaya hazırlandı. Aynı anda hostes oturmakta olan zenciye dönerek şunları söyledi:
    “Beyefendi! Sizi uçağın birinci sınıfındaki yeni yerinize götürmem için beni takip eder misiniz lütfen? Seyahat firmamız adına kaptan pilotumuz sizden böyle nahoş bir olay çıkaran kimsenin yanında oturmak mecburiyetinde bırakıldığınız için çok özür diliyor.” Bütün yolcular hep birlikte bu olayı iyi şekilde sonuçlandıran uçak personelini alkışlayarak tebrik ettiler.
    O yıl kaptan pilot ve hostes uçaktaki davranışlarından dolayı ödüllendirildiler. Aşağıdaki mesaj bütün ofislere personelin görebileceği şekilde iletildi: insanlar onlara ne söylediğinizi unutabilirler, ne yaptığınızı da unutabilirler; fakat kendilerini nasıl hissettirdiğinizi asla unutmazlar.
    3 ...
  4. 3.
  5. 4.
  6. Mutlaka okunup ders çıkarılması gereken bi hikaye . alıntıdır :

    Toplantıya gideceğim. Baktım geç kalma ihtimalim var, bindim bir taksiye, muhabbetçi bir arkadaş. O anlatıyor ben dinliyorum. Tam işyerinin önüne geldik. Ankara da Bakanlıklar. Diyelim ki, taksi parası 9.75 TL tuttu, ben 10 TL uzattım. Hani hepimizin yaşadığı sahne vardır ya, taksici üstünü arıyormuş gibi yapar, siz de para üstünü alabilmek için bir ayak dışarıda, inmemek için debelenirsiniz. Tam o sahne olacak. Şoför, para üstü var mı diye aranmaya başladı.

    - Üstü kalsın kardeşim , dedim.

    Döndü bana doğru:
    - Vaktin var mı ağabey , dedi.
    - Evet , dedim (tek ayağım hala dışarıda)
    Dörtlülere bastı, trafik dört şerit akıyor, indi araçtan. Önde bir büfe var. Gitti oraya, bir şeyler konuşup geldi. Bana 25 krş uzattı. Belli ki para bozdurmuş.

    - Birader , dedim, ;9.75 değil,10.50 yazsa ister miydin 50 kuruş benden?
    - Ne alacağım ağabey 50 kuruşu!
    - Peki, niye gittin 25 kuruş için o kadar uğraştın. Üstü kalsın demiştim.
    Döndü bana, attı kolunu arkaya:
    -Vaktin var mı ağabey?
    - Var.
    - Çek kapıyı o zaman.

    5 dakika konuştuk. ingiltere’de Profesöründen, bilmem kiminden eğitimler aldım. O taksicinin 5 dakikada öğrettiklerini, ingiliz hocalar haftalarca verdikleri derslerde öğretemediler:
    - Ağabey biz Keçiören de 5 kardeşiz. Babam rençberdi, günlük yevmiyeye giderdi; artık inşaat falan bulursa çalışır gelir, o gün iş bulamamışsa, biz eve gelişinden, yüzünden anlardık.
    Durumumuz hiç iyi olmadı. Akşam yer sofrasında yemek yerdik. Yemek bitince babam bize
    Durun kalkmayın , derdi. Önce dua ederdik sonra babam bize sofrada konuşma yapardı.
    Aha dedim, Bizim meslekten, seminerci.
    - Ne anlatırdı baban ?
    - Hayatta nasıl başarılı olunur ?
    O gün inşaata çağırmazlarsa eve para getiremiyor, sonra çocuklara hayatta başarı teknikleri anlatıyor.

    - Babam işe gidince büyük ağabeyimiz onu taklit ederdi. delik bir çorapla pantolonun ceplerini çıkarır, dört kardeşi karşısına alıp , Dürüst olun, evinize haram lokma sokmayın , diye anlatırken, biz de gülerdik. Annem kızardı ;

    Babanızla alay etmeyin. O, hem dürüst hem de çalışkandır , derdi.

    Yan evde iki kardeş var, onların babası zengin. Babaları birahane işletiyor, ama adamda her numara vardı, kumar falan oynatırdı. Bizim yeni hiç bir şeyimiz olmadı, hep o ikisinin eskilerini kullandık. O amca mahalleden geçerken biz 5 kardeş ayağa kalkardık, çünkü bize bahşiş verirdi. Babam eve gelince ayağa kalkmazdık. Çünkü hediye, para falan hak getire. Ağabey biz babamı kaybettik. Altı ay içinde yandaki baba da öldü. Yandaki baba iki çocuğa 5 katlı bir apartman, işleyen birahane, dövizler ve araziler bıraktı. Bizim baba ne bıraktı biliyor musunuz?

    - Ne bıraktı?
    - Bakkal veresiyesi ve konuşmalarını bıraktı . Evladım işinizi dürüst yapın, hakkınız olmayan parayı almayın falan filan.

    Ağabey, aradan 15 yıl geçti .
    Diğer babanın 2 oğlu şu anda cezaevindeler, ne ev kaldı ne birahane. Ailesi dağıldı.
    Biz 5 kardeş, beşimizin Keçiören de taksi durağında birer taksisi var. Hepimizin birer ailesi, çoluk çocuğu, hepimizin birer dairesi var.

    Geçenlerde büyük ağabeyimiz bizi topladı ve dedi ki :

    - Asıl mirası bizim baba bırakmış.
    Hepimiz ağladık. 5 kardeş taksiciliğe başladığımızdan beri, taksimetrenin yazmadığı 10 kuruşu evimize sokmadık. Her şeyimiz var Allaha şükür.

    Çok duygulandım, veda ettim. Tam ineceğim:
    - Dur ağabey, asıl bomba şimdi!
    - Nedir bomban ?
    - Nerede oturuyoruz biliyor musun ? O iki kardeşin oturduğu 5 katlı apartmanı biz aldık. 5 kardeş orada oturuyoruz.

    Evladınıza ne araba bırakırsınız, ne ev, ne de başka bir miras. Evlada sadece değer kavramları bırakırsınız. Bakın iki baba da evlatlarına değer kavramları bırakmışlar.
    0 ...
  7. 5.
© 2025 uludağ sözlük