hayat zamandır, akıp gider, kendini yinelemedikçe kurursun içten içe, dünden farkı yoksa hayatının zarardasındır demek. hayat hep bir şeyleri, birilerini beklemektir akıp giden zamana karşı. hayat bir duraktır ne zaman ineceğini kestiremedigin, ne zaman mola vereceğini bilmediğin. bir yarıştır, bir umut, bir çırpınış, kimi zaman direnmektir hayat. sevmek, sevilmektir, bir küçük gülücük için bir ömrü feda etmektir.
Üzerinden geçilen köprüdür kimi zaman...
Hatta odun parçası aleviyle ısınan...
Bazen bir dostun kapısıdır yüzüne kapanan!
Menfaat pazarı senin hayat dediğin...
Sevinmek ve üzülmek,gülmek ve ağlamak,
Bazen ümit edip bir güzele bağlanmak,
Didinerek yazdığını kolayca karalamak...
Yazboz tahtası senin hayet dediğin...
An gelir yeni doğan bir bebeğin ağlayışıdır,
Gece, narasıyla uyandığın sokağın ayyaşıdır,
Gün gelir senden geriye kalan yalnız mezar taşıdır.
Bir doğuş,birde batış senin hayat dediğin...
Bir sırdır bazen gizlenmesi gereken
Bir ayrı kalış ölümle gelen erken
Bazen sefalettir bazende görkem
Ölümün çözdüğü sır senin hayat dediğin
Bir genç kızın toz pembe hayalleri
Bir demircinin nasır tutmuş elleri
Yaşamakla da bitmez senin hayat dediğin ...
ellerimde ufalanırken hayat
bir ölüyü mezarından kaldırmak bazen
bazen toprağı eşelemek tırnakların kanayınca dek
git diye haykırdıklarına dön diye yalvarmak
bazen aramak gökyüzünde ellerinin değdiği bir parçayı...
hayat dediğin bir fotoğraf karesidir. Içinde hem hüzünleri taşır, hem mutlulukları.. Ona bakabildiğin kadar güzeldir, ama yırtar atarsan sen de yok olursun.
benim hiç sapanım olmadı anne,
ne kuşları vurdum,
ne de kimsenin camını kırdım...
çok uslu bir çocuk değildim ama,
seni hiç kırmadim, hep boynumu kırdım.
ben hayatım boyunca
bir tek kendimi vurdum! ..
suskun görünsem de,
fırtınalı ve mağrurdum anne.
bir mızrak gibi,
aynada hep dik durdum anne! ..
ben sana hiç bir gün laf getirmedim,
leke sürmedim.
ama göğsümü çok hırpaladım,
kalbimi çok yordum...
ben hayatım boyunca, en çok kendimi sordum! ...
benim hiç sevgilim olmadı anne,
ne bir yuva kurdum,
ne bir gün şansım güldü...
öpemeden bir bebeğin gidişini,
tükendi gitti çağım...
kimi yürekten sevdiysem,
yüreğini başkasına böldü...
bir muhabbet kuşum vardı,
o da yalnızlıktan öldü...
sen beni göğsünde
hep acılarla mı soğurdun anne?
yoksa evlat diye,
koca bir taş mı doğurdun anne?
eziyet degilim, zahmet değilim,
musibet hiç değilim;
bir senin mi balına sinek kondu, söylesene!
doğurdun da beni,
ne ile yoğurdun anne?
benim hiç hayalim olmadı anne...
ne seni rahat ettirdim,
ne kendim ettim rahat...
BiR MUTLULUK FOTOĞRAFI BiLE ÇEKTiRMEDi BU HAYAT!
kaybolmuş bir anahtar kadar
sahipsizim anne...
ne omuzumda bir dost eli,
ne saçımda bir şefkat...
say ki yollardan akan,
şu faydasız çamurdum anne...
say ki ıslanmaktım, üşümektim,
say ki yağmurdum anne!
bunca yıldır gözyaşlarını,
hangi denizlere sakladın?
oy ben öleyim,
SEN BENi NE DiYE DOĞURDUN ANNE? ? ?