sanırım evet. manevi anlamda korkaklaşan bir toplum olduk. bu bütün dünyada hemen hemen böyle galiba. eğer olup biten adaletsizliklere karşı sesimiz biraz daha gür çıksaydı, belki daha anlamlı, maneviyatı daha kuvvetli bir hayatımız olurdu.. hayallerimize bir adım daha yakın hissederdik kendimizi. bizi esir etmişler tüm duygularda, günlük terdütlerle yaşamak zorunda bırakılmışız. binlercesi iş bulduğu için şükür ediyor,karın tokluğuna herşeye razı olmakta..
ana-baba evlatları birşeye karşı çıkmasın, şiddete maruz kalmasın diye, yaşam tecrübesiyle bildiği,hayata dair doğruları anlatmaktan korkuyor. yıllarca okuyorsun, okutuluyorsun, sonuç koca bir işsizlik ordusunun birer parçası olmak oluyor..
kişileri bencilleştirmek, kişinin sadece kendi için iyi bir arabaya binmesi, marka giyinmeye özenmesi, bir ev, daha çok para kazanma hırsı yaratması; toplumsal güven ve birlik duygusunu yok etmenin en büyük araçlarıdır..
kişisel korkaklık toplumsal bozgunluğu ,yenilgiyi getirir. bu yüzden bir avuç sermayenin elinde hayatımız güvencesiz, umutsuz, günü kurtarma telaşıyla geçip gitmektedir. bu ruh hali ne bizlere gerçek manada cesaret verir, ne de gelecek nesillere, çocuklarımıza cesur bir hayat bırakır.
her yeni gelen, bir öncekinin korkularını adeta bir kutsal emaneti teslim alır gibi alıp, sahipleniyor. Onu koynunda nice küçük, ürkek fikirciklerle besliyor. gün gelip başedemeyeceği bir hal alınca taşıyamadığı bu korkuları, yeni gelene teslim ediyor.
Yamulmadıysam, insan korkak doğmaz bunu öğrenir geyiğini açıklamış bulunuyorum. ***