insana kafayı yedirten durumdur. bir yanın hep fazlasını ister. mutlu olmanın sınırını bir türlü belirleyemezsin. önüne bir hedef koyarsın kafana da bir hayal ama hedefine ulaştığında ve hayallerin gerçek olduğunda dahi bir şey eksik kalır. ve işin kötü yanı tam olarak ne istediğini bir türlü bulamazsın. bulduğunu sanırsın bir an sevinirsin ama yine olmaz. daha fazlası için arayış içindesindir yeniden.
hangi insan kafasına hayatını istediği gibi şekle sokabileceği bir amaç koyup o amaca ulaştığında sonsuz bir doyuma ulaşarak ölene mutlu kadar yaşamıştır? ben söyleyeyim, hiç kimse!..
doyumsuz olmaktan kaynaklanır. istekler ne kadar kısıtlanır ve ne kadar ulaşılabilir olursa, o kadar mutlu olunur.
bu başlığı okuyunca aklıma üniversite 1. sınıftaki hocamın sözleri geldi. sınıfa, 'insan ne zaman tam doyuma ulaşabilir' diye sormuştu. kimseden ses çıkmayınca yine kendisi cevaplamıştı. 'aşık olunca tam doyuma ulaşılır, o an diğer isteklerin hiç bir önemi kalmaz' demişti.
diğer bir deyişle insanın kaderine razı gelmemesi durumudur oysa kader bir nevi senaryodur o nasılsa hayatta aynısı oluyor peki bu senaryoya müdehale edilemezmi edilir .
şöyleki kişinin yaratıcısına kalp den yalvararak dua etmesi ve bu dua nın Allah u teala tarafından kabul görmesi ile mümkün olur ki o dilerse herşey olur ol demesi yeterlidir .
yeterki samimi olsun içten olsun yapmacık olmasın .
şahsen ben dua ile bir çok istediğime kavuştum çok şükür bunu inkar edemem .
uzun uzadıya anlatmak isterdim ancak bu kadarı kafidir hayatın neden keyfimize göre olmadıgını açıklamaya.
yoksa herkes istediği bir hayatı sürseydi herkesin kendine ait bir adası filan olurdu buda çok zevk vermezdi anlamsız olurdu fakat ne yazıkki sistem öyle değil böyle programlanmış böyle uygun görülmüş .
bu bizim elizmizde oldugu halde bencillik cimrilik zengin olma hırsı herkesden üstün olma cabaları ve bunlar gibi bir sürü olumsuz caba ve davranış yüzünden insanlar katlediliyor aç kalıyor
hastalanıyor mutsuz huzursuz bunalım dolu günler yaşıyorlar . durumun kötü olmasının tek sebebi bazı insan görünümlü canlıların art niyetli olmasıdır kötüye hizmetci olmasıdır .
onlarında amacı sisteme uymak tabiki onlar dışında değiller yani bu sistemin hepimizin farkında olmadıgı görevler vardır onları yerine getirip ölüyoruz .
birde farkında olupda umursamadıgımız görevler vardır mesela yardımlaşmak paylaşmak vesair gibi üstün ahlak davranışları yani dünya bizim evimiz ise bizler bölünemeyiz bu kendimizde önce dünyaya zarar
verir ki verdide veriyorda küresel ısınma küresel kirlenme vesair . ee hayatında istemediğimiz gibi olmamasına şaşırmamak lazım çünkü ne ekersek onu biçeriz ha şimdi ha ölümden sonra bu kanundur.
kimisi kabul eder kimisi etmez zorla birşey yok sonucta herkesin kendince bir aklı vardır seçim hakkı vardır yoksa sınavın ne manası kalırdı böyle sınavmı olur derdik .
ama öyle değil kusursuz bir denge üzereyiz öyle kusursuzki kendi elimizle kendi sonumuzu düzenliyor hazırlıyoruz ben böyle bir sisteme aşık olurum .
çok basit bir örnekle hayvanlar kendilerine zarar vermezler ama insanlar zarar veriyorlar hem kendilerine hemde diğerlerine hemde evleri olan bu dünyaya .
hayvanlara bu yüzden ayrı bir saygı ve sevgim vardır onlar gerceğin farkındalar ölümün enselerinde oldugunu çok nadir akıllarından çıkarırlar bizim gibi nadiren hatırlamazlar yani .
hayatın istediğimiz gibi olması için o hayatı yaratıp bizlere veren yaratıcının istediği gibi olmak zorundayız yani .
sonucta bu kainatı bizim dedelerimiz yapmadı değilmi bizden öncede vardı yani .
insanların dün başka bugün başka davranması, diğer deyişle işine geldiğince ikili oynamasının bunda etkisi çoktur, şaşkın eder bırakır, tekrar nereden tutacağını bilemezsin. elinde kalmaya başlar herşey...