hayatı iyi yaşamak

    1.
  1. kişiden kişiye değişebilendir. çünkü belirli bir iyi veya kötü yoktur. doğru ya da yanlış da. belirleyici gruplar vardır. kategorilerin oluşmasını sağlayan frekanslar vardır.

    insan yeri gelir siyaset yaparak kendine has gruplar, örgütler oluşturur ve bu örgütün parçası olmaktan, insanlara yardım etme duygusunu tatmaktan, işe yaradığını düşünmekten mutlu olur. hayatı iyi yaşamak budur onlara göre. henüz lisedeyken sağ, sol kavramlarıyla yapılan ayrımın kölesi olduklarını farketmezler. yaptıkları eylemlerin, eylem dedikleri olguların eylemsizliğinin, işe yaramazlığının farkına varamazlar. aslında tam o anda bulundukları halin, yaraması istedikleri faydadan çok öte bir faydaya hitap ettiğinin bilincinde değildirler.

    taraftar olmak, hümanist duyuların harekete geçmesinin kaçınılmaz sonudur. futbol ve terörü aynı başlıklar olarak incelemek demek, ikisinin de taraftarlıktan, holiganlıktan geldiğini bilmektir. siyaset yaparak şu anda, ülke içinde ülke kurmayı eleştirebilirim. ama buna gerek duymayabilirim de. bu da nihayetinde bir seçimdir. ülke içinde ülke kurma düşüncesinin ortaya çıkması, taraf oluşturma niyetindendir. yoksa bu ülkede yaşayan, hatta biraz daha geniş bakarsak bu dünyada yaşayan insanların, kötü düşünce ve ayrım yapılmaksızın ele alındığında sınırlara veyahut ayrı milliyet tartışmalarına ihtiyaçları yoktur. ortada dönen belirli rantlar yüzünden oluşturulan bu horoz dövüşünün, horozlara değil, dövüşü ayarlayan zihniyetlere yararı vardır.

    meditasyonun temelinde de yattığı gibi; düşüncesizlik seviyesine ulaşmak için düşünceleri kovmak, onlara tutunmamak gerekir. ayrım yapan düşüncelere saplanıp taraf olmak, bu savaşı hiçbir zaman bitirmeyecek olandır.

    sanat, yüzlerce yıllık insanlık tarihinin ''hayatı iyi yaşamak'' düşüncesi altındaki en saf anahtarlarından biridir. estetik yapının ve hayal gücünün ortak yapımı olan sanatın çeşitliliği ve ilgi alanları, insanlarda mütevazi yaşam ve rocknrolla tarzı yaşam gibi iki zıtlığın oluşmasına neden olmuştur. hermann hesse'nin edebiyat yapısı ve mütevazi yaşamının karşısında the doors solisti james douglas morrison'ın rocknrolla hayatını ele alabiliriz. esasında iki yaşam da diğer yaşamlara zarar vermeden, taraf olmadan, savaş yaratmadan geçmiştir.

    bilimin zekası ve sanatın estetiği, hayal gücü olgusunun genel geçer ortak bir iyiliğe ulaşmasını sağlayabilir.

    din ve diğer inanışların da taraf oluşturma konusunda üst sıralarda yer aldığını söylemek yanlış olmaz. din adı altında yapılan savaşların sadece bir inanış yaymaktan ibaret olması düşüncesi, bu vahşeti gözler önüne serebilmekte. inanışların en büyük sorunu da toplumsallık kisvesi altında, stratejik bir rant aracı olarak kullanılmasıdır. inanış bireye özgüdür. özgürdür. basit bir insan hakları tanımıyla ortaya dökülebilir: ''özgürlük, diğer insanların özgürlüğünün kısıtlandığı noktaya kadardır.'' bu cümle de özgürlük tanımı kadar net bir cümle olmamakla beraber, en azından bir fikir edinilmesini sağlar. yani aslında özgürlük, basit kalıplara sığdırıldığında zaten özgürlük olamaz, isminin anlamıyla tezatlık taşır. bu nedenledir ki siyasetçilerin, din adamlarının bahsettikleri özgürlük, gerçek özgürlük değildir. çünkü özgürlük kişiseldir. her bir bireyin yaşayış biçimini bir paralel evren olarak görürsek, özgürlüğün düzgün yaşanabilmesi için bu paralel evrenin zaman olgusunun tümünde mükemmel bir paralellik göstererek kesişmemesi veya birleşmemesi gerekir. dolayısıyla toplumsallık, inanışların taraftarlığa, terörizme kadar ilerlemesine neden olur.

    toplum, baskı oluşturur. baskı, fanteziyi.. kontrol edilemeyen fantezi baskıyla beraber sapıklığa ve psikolojik problemlere dönüşür. bu sapıklık sadece cinsellik değildir. sapkınlık anlamındadır.

    en başa dönüp konuyu toparlamak gerekirse, hayatı iyi yaşamak zordur. taraf olmayın. radikalliğinizi düzgün şeylere yatırım yapın. insanlık dışı düşüncelerden uzak durun. hayat zaten kısa. evren ve zaman çok büyük.
    0 ...
  2. 2.
  3. sözlükte yazarak olmayacak olandır.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük