hayallerimiz,hayata bakış açımız,ideallerimiz,kısacası hayatımız demektir.zaten herşey önce bir kurgu,bir tasarım üzerinde başlamaz mı.işte hayallerimizde hayatımızın tasarımıdır galiba.bir ressamın karalama yapıp bazen beğendiği bazen ise doğru çöpe yolladığı içinde onu anlatan küçük kağıt parçaları gibi.eğer zaten bunuda kaybedersek en zor günümüzde ne kalır geriye elimizde...
madem bos bir bakiniz verdik dolduralim. efendim hayatta iki trajedi vardir. birinci hayallerin gerceklesmemesi ikincisi ise hayallerin gerceklemesidir.
ilkini az cok biliyoruz, ne oldugunu ama ikincisi birincisinden daha tehlikelidir.
cünkü insan denilen mahlukat hayatini idame etmek icin bir dinomaya ihtiyac duyar.
önce insan sabalak sabalak düsünür bir şeyleri ister.
sonra hayal kurmaya baslar.
o hayalleri somut gerceğe oturtmak için bir strajedi cizer.
ve o ugruda haldir huldur calismaya baslar.
bu calismada kah yere düser kah göklerdeki yildizlar ile kapi komsusu olur.
ama genellikle arafta sürdürür yolculugunu. (aha biz buna sıkıntı diyoruz)
bir hayali gerceklesir digerine kosar.
bunlar sadece tadimlik hayallerdir.
yan rollerdir.
ama esas hayali hayatidir.
işte gerceklesitiğinde kacak cayin tadi bile yogurtsuz bakla yemeği yavan gelir.
hayatinin tadi kacar.
cünkü hayat möucadeledir ve meydan okumadir.
kadere ve herseye meydan okumadir.
ama sebebi olmayan savas kazanilmiş bir zafer olduktan sonra daha fazla mucadele etmenin ne alemi var?
Dolu rüzgarla çıkıp ufka giden yelkenli!
Gidişin seçtiğin akşam saatinden belli,
Ömrünün geçtiği sahilden uzaklaştıkça
Ve hayalinde dolan aleme yaklaştıkça,
Dalga kıvrımları ardında büyür tenhalık,
Başka bir çerçevedir, gitgide, dünya artık.
Daldığın mihveri, gittikçe, sarar başka ziya;
Mavidir her taraf, üstün gece, altın derya...
Yol da benzer hem uzun, hem de güzel bir masala
O saatler ki geçer başbaşa yıldızlarla...
Lakin az sonra leziz uyku bir encama varır.
Hilkatin gördüğü rüya biter. Etraf ağarır.
Som gümüşten sular üstünde, giderken ileri,
Ta uzaklarda şafak bir bir açar perdeleri...
Musikîyle bir alem kesilir çalkıntı!
Ve nihayet görünür gök ve deniz saltanatı!
Girdiğin aynada geçmiş gibi diğer küreye,
Sorma bir saniye, şüpheyle sakın: Yol nereye?
Ayılıp neş'eni yükseltici sarhoşluktan,
Yılma korkunç uçurum zannedilen boşluktan!
Duy tabiatte biraz sen de ilâh olduğunu!
Ruh erer varlığın zevkine duymakla bunu.
Çıktığın yolda bugün yelken açık, yapayalnız,
Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervasız
Yürü! Hür maviliğin bittiği son hadde kadar!