bu hikaye günlük işlere terkedilmiş, en büyük hayali eşinin ve çocuklarının hayalinden ibaret olan tüm dünya kadınlarını anlatır. her kadın kendinden, kendi düşüncelerinden bir parça bulabilir. belki...
ve...amerikalı bir ev kadını april *,küçük bir kasabada yaşadığı monotonluktan kurtulmanın çaresini başka
kıtaya - avrupa'ya gitmekte araması üzerine kurulu bir film. hayallerinin peşinde koşanın yalnızca kendisi olmayacağını, eşinin * de onunla bu macereya katılacağını düşünürken aslında bu hayattan sadece kendisinin sıkıldığını anlamasıyla düğüm başlar.
sıradanlık, boşluk ve umutsuzluk içinde günlerin geçmesine tahammül edemeyecek haldedir ve onu anlayacak kimsesi yoktur. bunun üzerine üçüncü çocuğa da hamile kalınca bunalım havuzunda boğulmaya başlamıştır.
ve bir gün eşine hazırladığı güzel kahvaltı sonrası banyo fayanslarında 12 haftalık çocuğunu düşürmeye çalışırken ölür.
april:
" Dünyadaki en harika çift biz olacaktık, nasıl oldu bilmiyorum ama olabiliriz düşüncesi ile devam ettim. ne kadar acınası bir durum, çok aptalca. bütün umutlarımı hiç verilmemiş bir söze bağlıyorum.
frenk biliyor,ne yapmak istediğini biliyor. istediği mevkiye ulaştı, keyfi yerinde. evli, iki çocuğu var. bunlar yeterli olmalı... yani onun için! hakkı da var!"
Şehir toplumu olma yolundaki ülkelerin bireylerinde sıkça rastlanan problemleri konu almış Mendes. Şehir toplumunun en belirgin özelliği olan "birey olma" bilincine erişilmesiyle aile-birey arasındaki dengenin bozulması ve kendini gerçekleştirme yolunda atılan adımların, geleneksel özellikleri bünyesinde fazlasıyla barındıran toplum üyeleri ile ters düşmeyi ve "anormal" "sorunlu" olarak algılanmayı beraberinde getirme sürecini çok içten bir dille yansıtmış.
Bu geçiş sürcindeki toplumun bir bireyi olan April'ın kendinden ve hayatından beklentilerinin çok yüksek olmasından kaynaklanan huzursuzluk ve mutsuzluklarını, hayatının ona yetmeyip farklı bir yerde farklı ve "mutlu" olacağı(nı zannnetttiği) bir yaşama başlamak istemesini, bunun için elinden geleni yapması ve tüm engelleri ortadan kaldırmaya çalışmasını, bu uğurda eşiyle verdiği mücadeleyi ve eşiyle bu süreçteki ilişkilerini, başaramayınca da "içindeki umutsuz boşluğu" deneme-yanılma yoluyla doldurmaya çalışmasını çok etkileyici bir şekilde tasvir etmiş yönetmen ve tabii ki performansıyla da Kate Winslet.
