ses çıkmaz; kalbin bağırmak ister ama bir türlü çıkamaz iki dudak arasından kelimeler. çıksa da birşey ifade etmeyeceğini bilen akıl, engel olur dudaklara.
aslında kırılan hayaller değil; kalpteki saflığın ta kendisidir.
donuk gözler, suratta o çocukluktan kalma istediği olmayınca üzülen ifade -bu hala insanların içini burkar-, içlerden gelen tarifi zor sesler o kadar derin ki duyulması güç, hele bir de sessiz ağlamalar olmasa... yanaklardan süzülen damlacıklar, çenenin o tuhaf titremeleri, kızarmaya başlayan gözler...
gümmmm!
hayaller önemlidir insanlar için. bazen yaşamak hayaller sayesinde gerçekleştirilirken onlarında ellinden kayıp gittiğini farkeden insan, neden yaşasın ki o saatten sonra?
gözyaşları yanakları okşayarak süzülürken beynin içinde çığlıklar atan, bedenin dışındaysa sadece derin bir nefes kadar suskun duyulan sestir. karşıdaki kişi tarafındansa bir kadehin kırılması kadar ince, tiz ve kısa süreli bir ses olarak algılanır. suskunluğu beter olan sestir. sadece gözlerden gözlere akıtılarak anlaşılabilir.
Ayna karşısına geçip bileğinizi ıslattıktan sonra hızlı ve estetik bir nah çektiğinizde hem hayalin suya düştüğünü anlarsınız, hem de sesi duymuş olursunuz.
insanın içinde ki depremin çıkardığı sestir. önce bir uğultu duyulur inceden sonra sallanmaya başlar yürek ve derken sağlam atılmayan temeller ardı ardına çökmeye başlar... enkazı kaldırman uzun zaman alacaktır...
kimi için bir bardak kırılması sesi, kimi için pır pır uçan kelebeğin kanat çırpışındaki sestir. bazen ise deprem etkisi yaratır ki kimse duymak istemez. duysa da duymamazlıktan gelmek ister.
umutsuz dünyaya, yeni umutlarla gelen bebeğin kalbinde atan sestir bazende...