çoğu insanın hayallerini yıkan olay. tam seversin, aşık olursun sonra bir bakarsınki fayton balkabağına dönüşüvermiş.
o nedenle can yücel üstadın dediği gibi
o büyük aşkı yaşayan biri olarak, sonrasındaki ayrılık acısı çok koyuyor adama, nasıl diyorsun nasıl biter böyle harika bişe, bu masal ama iş işten geçmiş oluyor göte giren şemsiye açılmaz misali içinde patlıyor.
korkulmaması gerekendir. hayalindeki olmasa bile aşkı yaşayıp, bulduğun andan itibaren önceki mutsuzlukların, düşüncelerin, beklentilerinin bir anlamı kalmıyor zaten. aşık olmuş oluyorsun zaten daha önce ne düşündüğünün, ne hayal ettiğinin ne önemi var? aşkı bulmussun artık. belkı 30 yasına kadar aşkı bulamayacaksın, sürekli düşleyeceksin, bulamayacağından korkarak mutsuz olacaksın, benim neden sevgilim, sevdiceğim yok diye dövüneceksin. ama aşık olduktan sonra bunların hiçbir önemi kalmayacak, önceden ne düşündüğüne pek de önem vermeyeceksın. çünkü aşık olmuş olacaksın. hayallerındekı kavusamadıgn askın mutsuzlugunu şimdiki yaşadığın aşkın tozpembesiyle görmeyecek, hatırlamayacaksın. kısaca, korkulacak olan hayalindeki aşkı yaşayamamak değil aşkı yaşayamamak olmalıdır. ve hayır ikisi aynı şey değildir.
aşk yaşadığın kişiyle yapacaklarını hayal etmektir. Yapacaklarını önce hayal edip sonra uygularsan kız/erkek uçakla paraşütten atlamak istersin herkese uymaz, beraber alkol alıp çakır keyif kafa ile sohbetin ve gecenin dibine vurmak istersin herkes alkol içemez yada içse de kaldıramaz. Demekki neymiş hayallerinize göre aşık değil aşık olduğunuza göre hayaller daha gerçekçi olur.