film senaryosudur hayaller; amatörce kurgulanmış. mükemmellik kaygısı ile birden çok dış faktör sokmuşsunuzdur içlerine. böylece de gerçeklikten gittikçe daha fazla uzaklaştırmışsınızdır onları. ne kadar güzel olurlarsa o kadar acı vermeye başlarlar, çünkü bilirsiniz ki gerçek hayatta ya yaşanmayacaklardır ya da yaşanacakların hayal ettiğinizle uzaktan yakından alakası olmayacaktır. ağzınızda hep aynı buruk tat, kendi kendinize çektiğiniz kısa filmi seyredeceksinizdir defalarca, hayallerinize katık ettiğiniz fon müziği kulaklarınızda çınlasa da çınlamasa da.
neyseki sona ermiş dizilerimizdendir. tam anlamıyla bir ruhsar kopyasaydı. öyle böyle değil!
bir bölümünde, ekmek teknesinden bildiğimiz tankut'u canlandıran eleman cem kılıç, annesi ve kızkardeşi tarafından yine evlendirmeye çalışılmaktadır. birgün, ailesi gencin bekar evine gelirler ve evin ortasında, seksi bir kadın çorabı bulurlar. kızkardeşi;
"abim ya öyle böyle bir adam" demeye getirir; yada der; "fena halde unutkan bir kız arkadaşı var" gevrekçe de gülümser.
kelimesi kelimesine aynı diyalog ve olay, ruhsar'ın 98 senesinde çevirilen 3. bölümünde de yaşanmıştır. yine komidin yakınlarında bir çorap bulunmuştur, kızkardeş firdevs aynı yorumu yapmıştır
"abim bir sapık olabilir.", "iyi ihtimalle de, unutkan bir kız arkadaşı var."
van gogh teo'ya yazdığı mektuplarda 'ilk önce bişeyleri hayal ediyorum daha sonra da hayallerimi tuvaimde fırçalarım ve boyalarımla gerçeğe dönüştürüyor, renklendiriyorum' demişti.
bazen insanların ayrımına varamadığı durum. hayal mi yoksa gerçek mi? uyanık mıyım yoksa rüyada mıyım? ya hayalim benim gerçekçiliğim ise ya da neyse boşverin.en iyisi arafta kalın.
babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı. orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve ne yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını istedi hocası.
çocuk bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir kompozisyon yazdı. hayalini en ince ayrıntılarıyla anlattı. hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi. binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi. krokiye, 200 dönümlük arazinin üzerine oturacak 1000 metrekarelik evin ayrıntılı planını da ekledi. ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev, tam kalbinin sesiydi...
iki gün sonra ödevi geri aldı. kağıdın üzerinde kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir “0” ve “dersten sonra beni gör”, uyarısı vardı.
neden 0 aldım, diye merakla sordu hocasına çocuk.
bu senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal, dedi hocası.
paran yok. gezginci bir aileden geliyorsun. kaynağınız yok. at çiftliği kurmak büyük para gerektirir. önce araziyi alman lazım. damızlık hayvanlar da alman gerekiyor. bunu başarman imkansız. eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden yazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm.”
çocuk evine döndü ve uzun uzun düşündü. babasına danıştı.
oğlum, dedi babası; “bu konuda kararını kendin vermelisin. bu senin hayatın için oldukça önemli bir seçim!”.
çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra ödevini hiçbir değişiklik yapmadan geri götürdü hocasına .
“siz verdiğiniz notu değiştirmeyin... ben de hayallerimi...”