düşünceleri, iç dünyası dahi sansürlenmiş nesildir. çeşitli dikta ve baskıların bir sonucudur, kısır ve üretmekten acizdirler. hayal kurmayı becerebilen istisnai ferdlerini de kendi kanında boğana dek keserler. birileri çıkar ve "hayal kurun gençler" der samimiyetten uzak bir şekilde. çeşitli direktifler, öğütler, nasihatler ile büyüyen bir nesil... "oğlum karışma", "kızım bulaşma", "evladım uzak dur" şeklindeki türlü ve çeşitli nasihatler çınlar kulaklarında. güzel günleri hayal edemezler, güneşli bahar günlerini hayal edemezler... çakılmaktan korkmayı öğrenmişlerdir, uçmayı hayal edemezler. boğulmaktan korktukları için yüzmeyi öğrenemezler. bir maganda kurşununa sevincini yükleyenler yüzünden sevinmekten korkmaktadırlar, sevinemezler... risk almayı kati surette reddeden bir garanticilik ile yaşamaya alışmışlardır. bir nesil durmaksızın didişti, birbirini yedi, fikirlerini, sopaların ucuna, şarjörlerine takıp birbirlerine vurdular, sıktılar... evde babasından, dayısından, amcasından,... okulda öğretmeninden, sokakta abilerinden dayak yiyen bir nesil, dövmeyi de öğrenmişti nihayetinde... şimdi de benzer bir durum var. sürekli baskı altında tutulan bir nesil, artık kendi kendini baskı altında tutmayı öğrenmişti... hem zaten hayallere ayrılacak bir zamanları da kalmamıştı günümüz dünyasının koşuşturmacasında. çocukluk ve gençlik yıllarında içinde bulundukları okul yaşantıları ve birinden diğerine koşuşturdukları sınavlar yormuştu, gözlerini kapattığı anda uyumayı öğrendi bir nesil. yorucu okul hayatının ardından ise yorucu bir iş hayatının içinde bulmuşlardı kendilerini, gene uyudular göz kapakları gözlerini kapattığı anda... ve sonra hayaller için çok yaşlı olmuşlardı, artık bir anlamı kalmamıştı kurulabilecek hayallerin... bir mezar taşı hariç!