kimine göre korkaklık, kimine göre mantıklı bir düşünce biçimidir. eski deneyimlerini göz önünde bulundurarak artık hayal kırıklığı ya da hevesinin kursağında kalmasını istemeyen kişinin hayal kurmaktan vazgeçmesidir.
tabi bunun sonucu kişiye ağır bedeller getirir. kimi gönül adamlarının dediği gibi "bir umuttur yaşatan insanı" felsefesinden çok uzaklarda yaşar bu kişi. umut onun için sadece bir olasılık o da olursa sevinirim olmazsa da ekime kadar mantığında olduğu için çok da kıymetli değildir.
hayal kurmamanın getirdiği olumsuzluklar yıllar geçtikçe veya düşünce bünyeye ve beyne oturdukça daha iyi anlaşılır. bir bakarsınız etrafınızdaki insanlar hayallerinin peşinden koşuyor, kovalıyor, bir kız peşinde, bir araba peşinde, yok okulu btireyim, şurada çalışayım... sonra kendinize döndüğünüzde "ee goca oğlan yolculuk nereye?" diye sorduğunuzda "kasımpaşa'ya" cevabı sizi rahatsız etse de başka bir alternatif bulamazsınız.
eğer ki böyle bir kişi varsa psikolojik tedavi almalı ya da yol yakınken geri dönmeli. bazı şeyler için çok geç olabiliyor. bir çin atasözünün dediği gibi yalnızlık paylaşılmıyor. işin kötüsü sonradan yalnızlıktan rahatsızlık da duyulmuyor.
ne kadar çok hayal kurarsan o kadar çok hayal kırıklığı yaşarsın demiş birisi.birbiriyle bağlantılı iki cümle gibi görünüyor.birisi öğüt ise başlığımızda öğüdü tutmak demektir.
duvarlara toslamaktan duvarlarin üzerinden ziplamaktan artik bikmiş kontak acmaya boşvermiş kişilerin artik otoyola cikmak değil de dinlenme tesisinde konaklamasina sebebiyet veren olaydir.
cenesini bağini siktiğim vikvikcilarinin viziltilarina kulaklari kapamak hareketi değil hareketsizliği seçmektir.
yapamayan yapmak kapasitesi olamayan fakat bozmak için yaratilmiş mahlukatlarin zemzem kuyularina isemelerinden usanmaktir.
kişinin kendi dehasini geliştirmek için sessizliğe ve huzura ihtiyaci vardir. ama bu sartlar sağlanamiyorsa bu sartlari sağlamak için verdiği efor kişisel dehasini işlemesine enerji birakmiyorsa ne yapacak. hele ki ya hep hiççi ise ve mükemmeliyetci ise?
olmayacak hayallerin peşinden koşmaya yasamak mi denir, der randy crawford ve ekler bir gün rüyalarin biteceğinden korkarak.
yetenekli ama sapa oturmuş metres filminde de hikayesi anlatilan yönetmen Marvin Landisman 'gerçek hayatta hayallere yer yoktur, insan hayatın ona verdikleri ile yetinmeli' der.
ordan abe karatz preston tucker'a terennüm eder 'insanlara fazla yaklasma hayallerine kapilirsin'
yahya kemal itri nameleriyle seslenir 'hayalsiz bir ömrü yasamanin bir ne anlami var'
sec beğen al.
birinden birini secmeye kalkarsin ordan ordan oraya salincaklanirsin.
salıncaklana salıncaklana sasar kalirsin.
bir bakarsin hakikat var mı derken hayale dönersin.
dön baba dönelim.
pusulayi ispanyol meyhanesine cevirirsin.
fakat sını da pas gecmemek gerek ölümden korka korka daha doğru canli ölü olmaktan korka korka yasasan ne cikar?
vel hasıl-ı kelam;
kötü olandan uzaklas, iyi olani yap ve aklını temizle, budalarin öğrettiği budur.
günümüzün yozlaşmış ve makineleşmiş dünyasında, gerçeklere sıkı sıkıya yapışıp kalmak ve rutinden kurtulamamaktır. hayal kurmak insanın ufkunu açar, tadında bıraktığı sürece hayatın solmuş renklerini canlandırır ve onu bambaşka ufuklara taşır. o yüzden hayal kurmanın hiçbir zararı yoktur.
kurulan hayallerin gerçekçi olup olmadığı düşünülerek değerlendirilmesi gereken eylem. türkiye'de yaşayıp prenses olmayı hayal eden bir kızın hayalinin gerçekleşmesi ihtimal dahilinde değil takdir edersiniz ki.
feleğin çemberinden defalarca yana yana geçmiş, gerçeklerin tokatı yüzünde defalarca patlamış insanın yapacağıdır. bu kadar gerçek varken hayallerinin hayal olarak kalacağını adı gibi bilir, daha hala o insana hayal kurmak güzeldir, hayalsiz yaşanmaz denmez, denmemeli. sen kurmaya devam et, yolun açık olsun...
Kısıtlayan bir durumdur. Kırıklanmamak adına kırılınmayacak hayaller kurmaya çalışılır. Misal konuşan, dertleşen ve dertlerini dinleyen bir kediyle tanışıp arkadaş olma hayali gibi... (bkz: imkansız)