her ne kadar biri diğerinin sonucu olduğu iddia edilse de bu ihtimal (onların gözünden bakıyorum) oldukça düşük olmalı. çünkü bir hayal gücü düşünün; size meydan okuyan, taa teknolojinin pek de parlak, hatta neredeyse hiç olmadığı dönemlerde evrene dair bilgiler veren, size yapmanızı ve yapmamanızı söylediği şeylerin aslında normal şartlarda bile "ahlak" ve "erdem" kavramlarıyla paralele giden, tam uygulandığı vakit gerçek anlamda gerçe huzur ve düzenin sağlandığı kuralları söyleyen, geçmişte oluşturulduğu halde hala etkileri devam eden/edecek bir hayal gücü.
hem bu hayal gücünün meydan okumasına cevap veremeyeceksin, hem bazı sorulara cevabın (bilimsel anlamda) olmayacak, hem her şeyin tesadüfen olduğuna inanacaksın. hangi hayal gücü daha gerçekçi duruyor o halde: her şeyin tesadüfen ve bilinç olamdan oluşması mı, yoksa metafiziksel ve fiziksel kavramları aynı anda birbirleriyle paralel ve ilişkili olacak derecede içeren hayal gücü mü?
Mesela ben Her şeyi bir başka hayal ederim. Bana göre cennet karanlık ve mor yapraklı siyah agacların olduğu bir yer olmuştur hep.
Lakin cennet öyle anlatılmıyor hiç...
Hayal gücünü olması gerekenden fazla güçlendiren -ki kontrolsüz güç, güç değildir düstrundan yola çıkabilirsiniz-, sonucunda paranoya ve şizofreniye bağlamış insanların bir araya getirdiği, bağlamsız, ilişkisiz iki kavramdır.