kimi zaman evdeki hesabın çarşıya uymamasıdır, hezimettir. bazen de olay güzel güzel bir sonla biten türk filmine benzer. tabiri caizse; filmdeki saf ve temiz kızın pembe pancurlu evine kavuşması gibi... her halükarda; hayal kurulsa da, fazla uçmamak lazım ki; düşüş sonunda can fazla yanmasın.
"bazen ihtimaller arasinda bocaladigimizda, hayatin akisi yerimize karar verebiliyor. oyle gosterisli ve herkesi kendine baktiran bir bicimde yapmiyor ustelik bunu. ilk bakista onemsiz gibi gorunen seceneklerden birini isaretliyoruz ve geri kalani, yasam mekaniginin gizli bir isleyisiyle, kendiliginden oluveriyor."demiş tuna kiremitçi "git kendini çok sevdirmeden" adlı kitabında.hayal ettiğinle elde ettiğin arasında dağlar kadar fark bile olsa zaman bu işi öyle ustaca beceriyor ki aradaki uçurumu görmek hayli zaman alıyor.tesadüfen arkaya dönüp geçmişe bakmak gerekiyor.bakıp gördükten sonra da iş işten çoktan geçmiş zaten.kabullenmek kalıyor elimizde...
derler ki tanrı'nın en fazla gülüp eğlendiği şey insanların geleceğe dair planlarını okumakmış. o yüzden hayal edilen hanya ise kendimizi konya'da elde edilmiş bulabiliriz, koyvermek lazımdır.
"hayal edilen büyüktür elde edilen "herzaman doğru değildir.kişi eldekileri görmez çünkü elde ettikten sonra ne kazandığına durup bakmadan başka hayallere yelken açmıştır bile..