arkadaş bunlar öyle anlardır ki ister istemez bu söz kullanılır; çünkü güzel türkçemizde içine düşülen sinir bozucu durumu anlatacak başka söz öbeği yoktur. çıldırtır, mantıklı düşündürmez, mecburen insana ağzını bozdurur.
misal:
+ anahtarı unuttuğunu apartmandan çıkarken hatırlayıp geri dönmek.
istanbul-bursa arası seyahat ederken, feribotta az miktarda çişi gelmiş insanın kuyruğu görüp hay a.q. bi de sıra mı beklicez serzenişi ile geri kalan 1.30 saatlik yolu altına işedim işicem modunda geçirmektir.
işin kötü yanı terminalde yazılan hatun beklemektedir ve yanından koşarak tuvalete yetişmem lazım demektir.
-ellerin dolu, cebinde bozuk yokken ve arkada otobüse binmeyi bekleyen bir sürü insan varken akbilinin boş olduğunu öğrenmek.
-sıkışmış kavanoz kapağını açmak için ıkınırken, açıldığı anda bi kısmının etrafa saçılması.
-gecenin bi vakti su içmeye kalkıp damacananın boş olduğunu görmek.
-damacana boşken suyun da kesildiğini fark etmek.
-PES'te uzatmalarda kendi kalene attığın golle yenilmek.
-Okuldaki son şenliğinin programını görmek. (bkz: yıldız teknik üniversitesi 2010 bahar şenlikleri)
-Tam pazar gününü güzelce planlamış,herşeyi de ayarlamışken pazartesi sınavın olduğunu öğrenmek.
hayatımın en güzel gününde arkadaşlarla buluşmak için gidiyorum. birden arabaya değişik kılıklı bir adam bindi. baktım, herkes oturuyor ve bu adam ayakta kaldı. sonrasında fark etmediğim bir zamanımda arkalara ilerlemiş meğer. neyse, 2-3 dakika geçmedi, birden arka taraflarda bir yığılma sesi duyuldu. herkesin gözleri o yana dikilmişken baktığımda ayakta duran tuhaf kılıklı adamın sârâ(epilepsi) nöbeti geçiriyor. herkes en yakın hastahaneye yetiştirme derdinde. bense şaşkınlıkla olan biteni izliyorum. adeta otobüsün içinde korku filmi provaları yaparcasına büyük bir koşuşturma ve panik havası yaşanıyor. bir yanda telaşlı insanları sakinleştiren yolcular, bir yanda ne yapacağını şaşıran şoför, bir yandan çok bilmişlik taslayan ihtiyarlar. en sonunda tam otobüs eski haline gelecek gibi dururken ağzındaki kanları silen adam baktım bir şeyler sayıklıyor. dediği laflar ise,
"allah rızası için abiler, ablalar! kira borcumu ödeyemiyorum, lütfen."
şaşkınlıktan ağzım açık kaldı. adam resmen dileniyordu. arka taraftaki kadınların aralarındaki fısıldaşmaları ise duygularımı törpüler nitelikteydi.
"şu adama bak, hiç utanma yok bazı insanlarda! 2-3 kuruş para uğruna insanların duygularıyla oynayacak kadar gözleri körelmiş."
kira parası çıkmasa bile, başımın gözümün sadakası olması niyetiyle cebimdeki son 2 lirayı da ona verdim. verdiğim paradan pişman değilim fakat doğum gününde böyle talihsizlikleri yaşamayı hangi insan ister ki! *